Sağım solum modacı
Öyle bir an gelir ki söylediğinize kendiniz bile inanmaya başlarsınız. Etrafımız hiç olmadığı halde kendini bulunmaz Hint kumaşı olarak pazarlayanlarla dolu değil mi yani?
Dün yazamadığım listeden tek tek başlıyorum. Ne demiştik? Dice Kayek ve Hüseyin Çağlayan Paris Moda Haftası'nda en ilgi çeken markalardandı. Çağlayan'ın defilesi etkileyiciydi. Canlı piyano performansı eşliğinde hem koleksiyonuyla hem de sunuş biçimiyle kendinden çokça bahsettirdi. Bir ara sadece fotoğrafçıların flaş sesleri duyuluyordu. Mankenler öylesine yüksek platformlu ayakkabılar üzerinde yürüyorlardı ki... Bir tanesi az daha düşüyordu. Yani kaza her yerde oluyor. Defilenin sonunda herkes Hüseyin Çağlayan'ın bir selam vermesini bekledi, ama olmadı. Sonradan öğrendiğime göre bu konularda hayli utangaç biriymiş. "Bana kalsa açık havada, birinin evinde ya da görkemli, büyük tavanlı bir Paris mekanında defile yaparım" diyor. "Öyle moda fuarı falan bana göre işler değil." İyi hoş da dünya kendini pazarlama üzerine kurulu değil mi? Baksanıza etrafınıza, en az üç kişi sayarsınız. Hiçbir şey olmadığı halde kendini bulunmaz Hint kumaşıymış gibi gösteren. İşin komiği öyle bir an geliyor ki insan kendisi bile inanıyor Hint kumaşı olduğuna, en tehlikelisi bu işte. Neyse uzun lafın kısası, ne öylesi güzel ne böylesi. Arada bir insan içine karışmakta fayda var. Hani modacılar açısından söylüyorum. Gelelim Dice Kayek'e. Yani Ayşe, Ece kardeşlerin defilesine. Onlar da harikalar yarattılar. Aynı günün akşam yemeğinde takıldım. "Gerçekten bu yıl bu kadar kısa mı giyeceğiz yani?" Öyleymiş. Hayırlısı olsun. Poponun biraz altında etek giymek yürek ister. Ben üniversiteden sonra o boyu bıraktım. "Kot üzerine olmaz mı?" diye soracak oldum, kızlar şaşkınlıkla kaşlarını yukarıya kaldırdılar. Önüne gelenin modacıyım diye çıktığı ülkemizde yurtdışında ciddi işler yapan tasarımcılar var, inanın. Hem de ne işler yapıyorlar. Öylesine renkli simalar, öylesine büyük alımlar için sıraya giriyorlar ki... şaşırırsınız. Ama bir gün ne Ayşe'den ne de Ece'den "Biz modacıyız" diye bir söz duymadım. "Moda sektöründeyiz" diyorlar. "Tekstille uğraşıyoruz." Onlarınki tevazudan. Ama bir bilseler ki kimler kendilerine "Modacı" diyor. Bir duysalar. Zaten çoktan bu cümleyi sözlüklerinden silerler. Kabul ediyorum bugün huysuz günümdeyim. Ama sinirime dokunuyor işte. Öyle kolay marka olunmuyor. Çalışmayan, hiçbir yaratıcı fikri, üretime hiçbir katkısı olmayan bir sürü insan kendilerini öyle bir anlatıyorlar ki siz bile ikna oluyorsunuz. Sahi, öyle bir defile yaptı ki sormayın. Sorun aslında. Sorun işte. Her parayı bastıran niye defile yapar? Hadi bırakın modacı geçinenleri, firmalar niye bunlara güvenir? Hadi çuvaldızı kendimize batıralım. Niye sürekli bunların haberleri yapılır? Bu gidişe "Dur" diyecek yok mudur.
|