|
|
|
|
|
|
Türbanlılar aşkı hak ettiği gibi yaşamıyor
Yazar Erdal Erkut Türbanlı Aşklar adlı kitabında imam hatip lisesinde okuyan beş kızın hayatını ve karşı cinsle ilişkilerini anlatıyor. Erkut, kitabında ilk reglden lezbiyen duygulara kadar pek çok şeyi tüm çıplaklığıyla anlatıyor.
Daha önce "Asala'dan Bir Kız Sevdim", "Sekiz Yalnız Kadın" gibi birçok kitaba imza atan Erdal Erkut, yeni kitabı "Türbanlı Aşklar" ile yine adından söz ettiriyor. Türbanlı Aşklar'da imam hatip lisesinde okuyan beş kızın hayata bakışlarını ve karşı cinsle ilişkilerini anlatan Erkut, türbanın Türkiye için önemli bir sorun olduğunu ve kadınların üretime katkısını düşürdüğünü söylüyor. Erkut, türbana karşı tavrını açıkça sergilediği, üçüncü baskısını yapan kitabına gelecek tepkilere hazırlıklı...
- Türbanlı Aşklar kitabı nasıl doğdu? - Açıkçası türban beni devamlı olarak ilgilendiren bir konu. Özellikle son zamanlarda daha çok ilgilendiriyor. Arap ülkelerinden gelen bir kraliçenin ya da herhangi birinin, bizim başbakanımızın hanımıyla beraber çekilmiş resmini gördüğüm zaman 'Acaba hangisi bizimki?' diye merak ediyorum. Türbanın kadınları sıkıştırdığı kanısındayım. Bundan 15 yıl önce çalışan kadın sayısı yüzde 30'ların üzerindeydi, şimdi yüzde 20'lerde. Bunu sadece türbana bağlamıyorum tabii ama şu ya da bu türlü kadınların üstüne kurulan baskıya bağlıyorum.
- Sizin ailenizde türbanlı biri oldu mu hiç? - Hayır, benim ailemde öyle bir şey olamaz zaten. Ama pek çok türbanlı kişi tanıyorum.
- Bu kitabı hazırlarken türbanlı kadınların yaşamı üzerine gözlem yapma şansınız oldu mu? - Ben mimarım ve bizim bir mimari büromuz var. Bu büroda çalışanların içinde, kendileri olmasa bile akrabaları türbanlı olan insanlar oldu. Ben de türban konusuyla ilgilendiğim için onlarla konuşmaya çalıştım. Esas olarak buradan kaynaklanıyor araştırmalarım ama tabii çeşitli kitapları da araştırdım.
- Peki neden türbanlıların aşk hayatlarıyla ilgilendiniz? - Aşk hayatın çok önemli bir parçası çünkü. Aslında sadece aşkı da anlatmıyorum kitapta. Ama türban açısından baktığımızda kadını en fazla etkileyen unsurlar, eğitim ve karşı cinsle ilişki aslında. Asıl sorunlar burada ortaya çıkıyor. Zaten pek çoğunun türban takmasının nedeni de ailesinden, kocasından kaynaklanıyor. Ama bunu kendileri seçen insanların olmadığını söylemek mümkün değil. Nitekim kitapta türbanı kendiliğinden seçen kişilerden de bahsediyorum.
Mesela kitaptaki Esma karakteri başlarda dünya gerçeklerinin farkında olmayan, gay'in ne olduğunu bilmeyen bir kız. Türbanlılar dünyayla bu kadar kopuk mu oluyor? - Hayır, bazısı öyle bazısı değil. Türbanlı olmayan kızlara da pek çok şey anlatılmıyor. Türkiye'de karşı cinsle ilgili annesiyle babasıyla konuşan çok azdır.
- Esma karakterinin ilk regl olduğunda yaşadıklarını da tüm açıklığıyla anlatıyorsunuz kitapta. Her şeyi bu kadar açık yazmanızın nedeni ne? - Ama gerçeği yazıyorum, gerçeği yazarken niye sansürleyeyim ki? Esma'daki olay bilinçsiz yetiştirilmesiyle ilgili.
- Kitabın başında romandaki kişilerin gerçek kişilerle benzerliği rastlantısaldır diyorsunuz ama sonuna da bir ünlem koymuşsunuz. Bu da pek rastlantısal olmadığını düşündürüyor insana... - Tabii ki gerçek kişilerin bütünlenmesi halinde çıkıyor kahramanlar. Zaten romancı durmadan hayal mi kuracak? Şu veya bu türlü bir şeyler yaşıyor, görüyor. Ama tabiatıyla gerçek kişiyi alıp pat diye romanın içine oturtmuyor. Onları analiz ederek karakterler oluşturuyor. Bu kişiler de bu analizlerden oluşturulmuştur. Tabii ki bir miktar da hayal var içinde.
- Kitabınızla bazı kesimlerden tepki çekeceğinizi düşünmüyor musunuz? - Tepki herhalde olur. Örneğin bu kitabın ilanını bazı gazetelere vermek istedik kabul etmediler. Bu da bir nevi tepkidir. Ama ne var ki bu tepki yanlış. Ben gerçek dışı, bilhassa bu kesimlere karşı bir tutumla bu romanı yazmadım ki. Gerçeği göstermeye çalıştım; bunların içinde bu da var, o da var, şu da var. Türbanıyla mutlu olan da var.
- Ama kitabı okuyunca sizin türbana karşı olan duruşunuz anlaşılıyor... - O doğru. Ne olursa olsun ben laik bir kişiyim, laik bir kişi de daima türbana karşıdır.
- Sizce türbanı savunan kesim Türkiye için tehlike oluşturuyor mu? - Hayır, bahsettiğiniz türde bir tehlike oluşturduklarını sanmıyorum. Tek tehlike üretime katkılarının azalması. Ama bu anlayış bir karşı devrimdir ve 1945'lerde başladı. Türkiye Atatürk devrimlerinin sonucunda belli bir yere vardı. Demokrasiyle birlikte yer altındaki karşı devrim yer üstüne çıkmaya başladı. Pek çok politikacımız bilmeyerek, bazıları da bilerek bu karşı devrime hizmet etti. Bugün Türkiye'nin bu hale gelmesinin nedeni de bu karşı devrimin adım adım ilerleyerek belli bir yere gelmiş olmasıdır. Bu karşı devrim daha ileri gider mi? Bunu sanmıyorum. Bütün karşı devrimler de belli bir yere gelir, durur ve geri döner. Çünkü aklın yolu bir.
Eylem Bilgiç
|
|
|
|
|
|
|
|
|