|
|
|
|
İnşaat tarihinin en ekolojik malzemesi!
Kilin inşaat malzemesi olarak geçmişi insanlık tarihi kadar eski. 9 bin yıldan beri kullanıldığı tahmin edilen kilin popülerliği günümüzde de devam ediyor. Halen 2 milyar insan kil yapılarda yaşıyor.
Afrika denince akıllara genellikle safari, kurak araziler ve yoksulluk gelir. Peki ya teknoloji? Pek az insan Afrika'nın sanat ve teknoloji dünyasına getirdiği kazanımlardan haberdardır. Oysa yapılan araştırmalar insanlığın Güney Afrika'da doğup dünyanın geri kalan kısmına yayıldığını daha yıllar öncesinden gösterdi. İnsanlık hem sanat hem de teknoloji alanındaki ilk deneyim ve kazanımlarını bu kıtada yaptı. Yerleşik yaşamla ilgili ilk gelişmeler de yine Afrika'da oldu. Önce mağaralar, sonra hayvan derilerinden yapılan çadırlar ve ardından da çalıyla örülmüş ilk nesil evler bugünkü yerleşim alışkanlıklarımızın temelini oluşturdu. Ancak gerçek anlamda dayanıklı inşaat yapımı kil ile başladı. Bu malzeme insanlara inanılmaz derecede yaratıcılık fırsatı tanımasının yanı sıra onlara o güne kadar görülmemiş büyüklükte eserler yapma imkanı da verdi. Kilin geçmişi ise insanlık tarihi kadar eski. Yaklaşık 9 bin yıldan beri inşaat malzemesi olarak kullanıldığı tahmin ediliyor. Kilin en önemli özellikleri ise şunlar: Bedava, işçiliği kolay ve çöl iklimi için çok uygun bir yapıya sahip. Malzeme bu niteliklerinden dolayı hâlâ yaygın olarak kullanılıyor. Günümüzde bile dünya üzerinde 2 milyar insan kilden yapılma evlerde oturuyor.
Yalnızca ev değil... Afrika'nın batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine kadar hemen her bölgede kilden yapılma evlerin farklı türevleri bulunuyor. Yer kürenin bu kısmında ise yaşam şartları insanlar için hiç kolay değil. Yüzyıllardan beri güneş, gölgede 45 dereceye varan ısısıyla bu toprakları adeta kavurdu. Akşam saatlerinde ise hava tam tersine dondurucu oldu. Yılın dokuz ayı süren kuraklık döneminde ise Sahra'dan esen kum fırtınaları insanlara göz açtırmadı. Ancak kilin inşaat malzemesi olarak kullanılması da yine bu amansız iklim şartları nedeniyle oldu. İnsan tabiatın kendine verdiği imkanları kullanarak bu şartlarda bile mükemmel eserler vermeyi başardı. Bugün Mali, Burkina Faso, Nijer, Gana, Togo, Benin ve Nijerya'ya bakıldığında ülkelerin büyük bir bölümünde topraktan garip ama aynı zamanda da çok ihtişamlı yapıların yükseldiği görülüyor. Duvarlar, kemerler, sütunlar, teraslar, evler ve kuleler ilk bakışta göze çarpan eserlerin başında geliyor. Bizzat insanlar tarafından yapılmış olmalarına rağmen sanki topraktan çıkmış, doğanın bir paçasıymış gibi duruyor.
Gündüz serin, gece sıcak Ancak kilin çok benzersiz ama bu bölge için hayati bir özelliği daha var. Isıyı depolama niteliği. Bölgede hüküm süren çöl iklimi nedeniyle Afrika'nın büyük bir kısmında geceleri hava oldukça serinliyor. Bu serinlik ise kil yapılar tarafından emiliyor. Böylece gündüz dışarısı sıcaktan kavrulurken kil evlerin içerisinde serin bir hava hakim oluyor. Gece ise sıcaklık hızla düşüşe geçince bu sefer de gün boyu sıcaklığı depolayan kil duvarlar sıcaklığı yapı içerisine yansıtıyor. Kilin tek düşmanı ise yoğun şekilde yağan yağmur. Ancak yoğun yağmur dünyanın bu bölgesinde neredeyse hiç görülmüyor. Dokuz ay süren kuraklığın ardından genellikle çok kısa süreli yağmur dönemleri oluyor. İşte bu yağmur esnasında kili benzersiz kılan olağanüstü bir olay yaşanıyor: İnsanlar yağmurla birlikte yumuşayan kil yapılarına yeniden şekil vermeye başlıyor. Duvarlar yeniden elden geçiriliyor veya yer değiştiriyor. Odalar küçültülüyor veya ihtiyaca göre büyütülüyor. Yıl boyunca farklı işlerle uğraşan insanlar bu dönemde adeta birer mimar gibi yaşam alanlarına yeniden şekil verip benzersiz eserler oluşturuyor. Örneğin Mali'de bulunan ünlü Büyük Dyen Camii... Yapı, Sahra civarında bulunan en büyük kil yapı olarak biliniyor.
100 yıldır ayakta 1907 yılında inşa edilen yapı günümüze kadar yıkılmadan geldi. Her yağmur döneminde elden geçirilen yapı dönem sonunda yenilenmiş haliyle göz kamaştırır hale geliyor. Bina üzerindeki kazık çıkıntılar ise camiyi yenileyen işçiler için basamak görevi üstleniyor. Eşsiz kil binaların bulunduğu bir başka yer olarak ise Burkina Faso ve Ghana sınırında yaşayan Kessana toplumunun yaşadığı bölge gösteriliyor. Nesillerden beri aynı bölgede yaşayan halk, içerisinde yaşadıkları kil evleri adeta değerli bir vazo gibi işliyor. Seçilen renkler doğayla tam anlamıyla mükemmel bir uyum içerisinde. Birbirine yakın olarak inşa edilmiş köylerde aileler kendilerine ait çok sayıda yapı kompleksi içerisinde yaşıyor. İnsanlar yaşadıkları bölgeleri terk ettikleri zaman ise geride bıraktıkları bunca mükemmel yapı zaman içerisinde yine geldiği yere, yani toprağa geri dönüyor. Sanki daha önce hiç orada olmamışçasına...
Mahmut Sancak
|
|
|
|
|
|
|
|
|