| |
Ankara raporu
Ankara'nın hiç zaman kaybedilmeden "kurumlar arası barışa" ve onunla eşzamanlı olarak da "kurumlar arası güvene" ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Bu ihtiyacı görmek için gazeteci olmaya da gerek yok. "Uzaydan gelen biri" bile Ankara'yı şöyle bir dolaşsa aynı şeyi söyler.
"Kulislerde" konuşuluyor ki: - Org. Büyükanıt'ın başına çorap örülmek istendi... Örülemedi... Ancak yaşananlar, Türkiye'nin terörle mücadelesinde bir zaaf oluşturabilir... Gedik açabilir. Dedik ki: - Ne alaka? Dediler ki: - Mustafa Muğlalı sendromu... Asker "Muğlalı'nın durumuna mı düşeceğim" diyebilir.
"Hikaye" Temmuz 1943'te geçer. Van-Özalp'te, 356 numaralı sınır taşında, Kutur deresi, Çilli gediği mevkiinde "kaçakçılar öldürülür." Sonrasını "kıdemli siyasetçi" Sadettin Bilgiç anlatsın: - Demokrat Parti 1950'de iktidara geldikten sonra maalesef bu dosyayı açtı... Ordu müfettişi Muğlalı Paşa yargılandı... Daha sonra asker, görev yaparken hep "Muğlalı'nın durumuna düşmeyelim" tedirginliğine girdi.
Muğlalı Paşa "idama mahkum edilmişti." Yaşı nedeniyle cezası 20 yıla indirilmişti. Yargıtay kararı beklenirken, hastanede ölmüştü. "Asker için" bu olay çok önemli. Sadettin Bilgiç: - 12 Eylül 1980 ihtilalini yapanlar bir kitap çıkarmışlardı... Orada bile "Muğlalı'nın durumuna düşmek istemedikleri" yazılı.
"Bu konuları" yazarken, işin içine Dr. Sadettin Bilgiç'i karıştırmamızın nedeni: Yaşı 86. Siyasette bir ömür geçirmiş. Kariyerinde Milli Savunma Bakanlığı da var. Ayrıca Ankara'daki bürosu hala "siyasi bir karargah" gibi. Bilgiç dedi ki: - Asker bu işi büyütmemeli... Toplum, Büyükanıt Paşa'nın gönlünü aldı... Bu olay, terörle mücadelede bir zaafa yol açmamalı... Açarsa, fatura çok ağır olur.
İlginçtir "siyasetçi Bilgiç'in" söylediklerinin aynısını "emekli bir orgeneral" de söyledi: Sabri Yirmibeşoğlu. İşte Sabri Paşa'dan dinlediklerimiz: * Yaşar Paşa'yı boş yere üzdüler. * Yıpratmak istediler, yıpratamadılar. * Toplum, Yaşar Paşa'nın gönlünü aldı... Büyükanıt şu anda eskisinden daha güçlü.
Emekli Org. Sabri Yirmibeşoğlu bir şey daha söyledi: - Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda kim oturursa otursun, bir şey değişmez... Genel çizgi aynıdır... Sadece bir üslup farkı söz konusu olur, o kadar.
Ankara'da siyasetin kulislerine, yüksek yargının koridorlarına, orduevlerine "şöyle bir göz atıveren" neler duyar, neler... Savcının "bu işi tek başına yaptığına" inanan yok. "Savcıya bu işi yaptıranlar, kamuoyu tepkisi üzerine onu yalnız bıraktılar" diyen çok. "Şunu" diyen de az değil: - Org. Büyükanıt olayı bir suç soruşturması kılıfı altında, kadrolaşma ve tasfiye projesinin bir parçasıydı... Proje uygulanamadı.
Bugün için "üstü örtülse" de bu konu "ne zaman kırılacağı belli olmayan bir fay hattı" durumunda... Onun için diyoruz ki: Ankara'nın acil ihtiyacı "barış ve güven."
|