Emine Hanım kongrelerden memnun mu?
Devlet Konukevi'ndeyiz. Ankara'da Kadınlar Günü, anlaşılması güç bir milli bayram havasında bol faaliyet ve davul zurnayla kutlanıyor. Ancak Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'nun Çarşamba gecesi verdiği resepsiyon epeyi tenha. Çünkü hem "Büyükanıt krizi"nin ortasındayız, hem de o gece büyük FenerGalatasaray maçı var. Tam bunları düşünürken içeriye Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Hanım giriyor. Neden bilmiyorum, AK Parti hükümeti ve genelde muhafazakar çevreler 8 Mart Kadınlar Günü'nü sahiplenmiş durumda. Başbakan günlerdir kadınlar günü faaliyetlerinde. Eşi ve diğer bakanlar da öyle. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Viyana'daki AB zirvesinden apar topar otele dönüp eşi Hayrinnüsa Hanım'ı kadınlar günü yemeğine çıkarıyor. 8 Mart muhafazakar kesimde adeta Sevgililer Günü'nün yerini almış durumda. Oysa 8 Mart aslında orijini itibariyle "Sovyetik" bir bayram. Yıllarca Amerika'da yaşadım, kimsenin 8 Mart'ta kutladığını görmedim. Oysa Sovyetler'de hep çok önemliydi Kadınlar Günü. Zaten ilk kez 1910'da Kopenhag'daki Sosyalist Enternasyonel'de "emekçi kadınlara destek" amacıyla ilan edildi; 1911'deki ilk kutlama ünlü sosyalist Clara Zetkin öncülüğünde oldu. Ama bunlar gereksiz tarihi detay. Önemli olan Türkiye'de Kadınlar Günü'nün şu ya da bu şekilde kutlanıyor olması ve AK Parti hükümetinin de buna gönülden destek vermesi. Çünkü Türkiye'de kadınların statüsü içler acısı. Özellikle Ankara'daki siyaset, bürokrasi, devlet, üçgeninde kadının adı yok. Kadın yok demiyorum. Etrafta bolcana kadın var; ama hiçbiri lider ya da "karar verici" konumda değil. Kağıt üzerinde eşitlik mevcut; ancak uygulamada Ankara'nın maço kültürü kadınlara yol vermiyor. Büyük bir gazetenin Ankara temsilcisi olarak gün boyu karar verici konumundaki onlarca insanla konuşuyor, görüşüyorum. Ara sıra telefonu bağlayan sekreterleri saymazsanız muhataplarımın tümü erkek. Ne zamam nasıl yıkılacak bu cam tavan? Bu düşüncelerle resepsiyonda karşımıza çıkan Emine Erdoğan'a soruyorum "AK Parti'de ilçe kongreleri sürerken kadınların teşkilatlarda geldiği yerden memnun musunuz?" Soru aslında hileli. Çünkü biliyoruz ki 500'e yakın ilçe kongresinde, Başbakan'ın "Yüzde 30 kadınlara yer açın" direktifine rağmen, kadın adayların durumu hiç de iç açıcı değil. Emine Hanım tam cevap verecekken Başbakan atlıyor: "Bana sorman lazım, sorumlu pozisyonda olan benim." Hayır, biz Emine Hanım'a sormak istiyoruz, diyoruz. Dışarıyla verdiği imajın aksine Emine Hanım siyaseten güçlü bir kadın. "Eski teşkilatçı olduğum için bana soruyorlar" diyerek yakından takip ettiği konuyu sahipleniyor: "Memnun olmak mümkün mü? İlçe başkanlarında yanlızca İstanbul'da iki yerde kadın aday var. Onlar da henüz resmileşmedi. Arzu edilen bu değil" Evet arzu edilen bu değil. Ne AK Parti'de ne diğer partilerde. Tüm siyasi partiler, usül gereği kadınlara verdikleri önemden söz edip sembolik olarak (hatta çeşni niyetine) bir kadını vitrine koyuyor. Ama istediğimiz bu değil. Hiçbir siyasi parti, kadınlara yol açmak, karar verici pozisyonlara getirmek konusunda samimi değil. Öyle olsalardı il ve ilçe teşkilatları, parti yönetim organlarında kadınları dışlamazlardı. Ancak artık Türkiye'de artık kadınların şahlanışını durdurmak mümkün değil. Kadınları yanına alan kazanacak. Hodri meydan. Bakalım 2007 seçimlerine kadar hangi siyasi parti gerçekten kadınlara değer verdiğini kanıtlayacak...
|