Cebinizde kitap...
Garip bir şey oldu. Cuma günü, "Anayasa"dan seçtiğim maddeleri alt alta sıraladım. Tabii "kafama göre" seçtim. Ama, o maddeleri ben yazmadım. Hepsi "kitap"ta. Üstelik... Değişikliklere rağmen, o maddelerin hemen hepsi "1980 askeri darbesi" sonrasında, siyasetin yasaklı, insanların cendere altında olduğu dönemde yazılıp "yüzde 90 küsur gönüllü veya korkak oyla" onaylanmıştı. O dönemde dahi onları yazanlar, "yasakçı, geri, baskıcı" çerçeveye rağmen, "Anayasa ruhu"na uygun olarak o "eşitlikçi, özgürlükçü, temel hakları savunan" maddeleri de koymuşlardı. Çünkü, "anayasa" buralarda her ne kadar "Devletin vatandaşın üstündeki egemenliğinin metni" sayılsa da... Aslında, "Vatandaş, halk, millet egemenliği"nin beyannamesiydi. En azından teorik olarak. Çünkü, siz kendi şartlarınıza, tarihinize, rejiminize, korkularınıza göre ne koyarsanız koyun, "demokratik" kılıklı, makyajlı, hatta maskeli her anayasa, "cumhuriyetçi ve demokratik mücadelelerin mirası"nı da telaffuz etmek zorunda kalıyordu.
Mirasın temel unsurları ise şunlardı: "Eşitlik, özgürlük, kardeşlik"... "Zümre ve sınıf egemenliği"nin reddi... İnanç, basın, ifade, örgütlenme, gösteri gibi özgürlüklerin temeli "vicdan özgürlüğü"... "Kanun önünde eşitlik"... Kimseye "imtiyaz" tanımayacağının, devlet ve idare yapısının buna uyma mecburiyetinin ilanı. Kimsenin kimliğinden ötürü aşağılanamayacağı, durumundan ötürü angaryaya koşulamayacağı... Barınma, sağlık, eğitim, sosyal güvenliğin, çalışmanın, adaletli ücretin herkesin hakkı olduğu... Yasama ve yargının "millet adına" icra edildiği... Yargının bağımsızlığı... Devletin, maddi ve manevi açıdan mağdur ve mazlumların yanında olması gerektiği.
Garip olan ise şuydu: Çok sayıda telefon ve mesajdan anladım ki... "Biz", çok çok çoğumuz "Anayasa"yı bilmiyoruz. Okumamışız. Bakmamışız bile. Anayasaların temel ruhuna, felsefesine, mirasına dair hiçbir fikrimiz yok. Bireyi, toplumu, güçsüzü korumaktan bahseden özünden; imtiyazları, zümre hakimiyetini, güçlünün hükmünü reddeden sesinden bihaberiz. Arayanlar, mesaj iletenler "hep birlikte" böyle bir şey keşfetmenin heyecanı içindeydi! Ekonominin, siyasetin, "enformasyon dünyası"nın, bürokrasinin, ordunun zirvelerinde, hakim tepelerinde bulunanlar, "düzen", o ruhu, o mirası kağıt üstünde bırakmış. Anayasa'nın evrensel mirası; "güçlüler", maddi, mali, siyasi, bürokratik ve rütbeli yüksek mevkiler tarafından ihlal edilirken... "Sınıf... zümre" egemenlikleri dayatılırken, "imtiyazlar"ın borusu öterken; devlet anayasal görevlerinin çoğunu yerine getirmez, hatta o sorumluluktan tüyerken... İş hayatına, askerlik, devlet hayatına, gündelik hayata "sözde meşru" zorbalıklar, dayatmalar, ayrıcalıklar, güç gösterileri hakim olurken... Yapmamız gereken aslında şuymuş: Hani, Cumhurbaşkanı önceki hükümete yapmış da, pişkinlikle ve medya-iktidar işbirliğiyle abartılıp zaten pusuda olan "kriz"in sebebi sayılmıştı ya: Cebinizde "Anayasa kitapçığı" taşıyacak; imtiyazını, gücünü "Anayasa'yı ihlal ederek" dayatanın suratına fırlatacaksınız! Çünkü, iki lafta bir "Anayasa" diyenler, büyük yalan söyledi ve durmadan söylüyor. Bakın; bu "miras" burada ve dünyanın her köşesinde, adil bir dünya, cumhuriyet ve demokrasinin insan haysiyetini koruyabilmesi için didinip hayatını verenlerin mirasıdır. Hak etmek lazım! "Anayasal" hakkınızdır çünkü! Çünkü, en azından lafta, size emanet!
|