| |
Miloşeviç'in mirası
Slobodan Miloşeviç ölüm korkusunu yenmek için yüzbinleri öldürdü. Büyük Sırbistan hayali için de Yugoslavya mozayiğini parçaladı, soykırımların yaşandığı iç savaşlarla. Dün hücresinde ölü bulunduğu saatlerde AB dışişleri bakanları onun kanlı mirasının bitmeyen trajedileriyle cebelleşiyorlardı.
Aslında Yugoslavya'nın felaketi 1986'da Belgrad Bilimler Akademisi'nin bir bildirisiyle başladı. O metinde Hırvat Başkan Tito'nun 40 yıllık egemenliği boyunca Sırplar'ın ezildiği öne sürülüyordu ve yeni dönemde üç hedef sıralanıyordu: Yugoslavya yönetiminde Sırplar'ın nüfuslarının ve kültürlerinin ağırlığına yaraşır güce kavuşmaları. Tüm cumhuriyetlere yayılmış Sırplar'ın tek devlette toplanmaları. Sırbistan'ın diğer cumhuriyetlerden alınacak topraklarla genişletilmesi. Bu, 20'inci yüzyıl başındaki "Büyük Sırbistan" hayalinin hortlaması anlamına geliyordu. 1980'lerin sonuna doğru Slobodan Miloşeviç önce Sırbistan Cumhuriyeti'ne başkan seçildi, ardından da Yugoslavya'yı oluşturan cumhuriyetlerin başkanlarının yer aldığı konseyin başına geldi. Yani Yugoslavya Cumhurbaşkanı oldu. Sovyetler Birliği'nin son lideri Mihail Gorbaçov'un "Perestroyka" ve "Glasnost" politikalarının hızla yayıldığı ve Doğu Avrupa ülkelerinde Demir Perde'nin yıkılması umutlarının doğduğu yıllardı. İnançlı komünist olan Miloşeviç, Doğu blokunun tarihe karışmak üzere olduğunu anladı ve milliyetçiliğe yöneldi. Hem de ne milliyetçilik! Bu değişiminin doğal sonucu olarak da "Büyük Sırbistan" çılgın planına sarıldı. Radovan Karadzic ve Ratko Mladic gibi en az kendisi kadar acımasız Sırp milliyetçi leriyle. İşte bu üçlü Yugoslavya'nın sonunu getirdi. Tito'nun yarattığı mozayik kanlı savaşlarla ve katliamlarla parçalandı. 1991-1995 Hırvatistan iç savaşı, 1992-1995 Bosna iç savaşı, 1998-1999 Kosova iç savaşı... Her savaşta -çoğu soykırım kurbanı- yüzbinlerce ölü, milyonlarca göçmen. Ve Miloşeviç savaş, insanlık ve soykırım suçlarından 60'ı aşkın iddiayla yargılanmak üzere 2001 Haziran'ında Lahey'deki BM Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne teslim edilirken, ardında eski Yugoslavya'dan doğmuş 5 devlet bıraktı: Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Makedonya ve Sırbistan-Karadağ.
Karadağ, Kosova ve diğerleri Yeni başka devletler de yolda. Miloşeviç'in dün Lahey'deki Scheveningen Cezaevi'ndeki hücresinde ölü bulunduğu saatlerde, Salzburg'ta AB dışişleri bakanları SırbististanKaradağ Cumhuriyeti'ndeki yeni krizleri görüşüyorlardı: Karadağ ve Kosova. Karadağ, Belgrad ile zoraki evlililiğine son vermek için 21 Mayıs'ta referanduma gidiyor. Bağımsızlık için halkın yüzde 55'inin demesi gerekiyor. AB'nin dayattığı koşul. Ama sandıktan ne sonuç çıkarsa çıksın, aslında evlilik çoktan bitti: Paraları ayrı (Sırplar dinar kullanıyor, Karadağlılar avro), gümrükleri ayrı, merkez bankaları ayrı, bayrakları ayrı. Geriye ne kaldı ki... Sırplar'ı Karadağ'dan çok Kosova'nın ayrılma talebi can evinden vurdu. Çünkü Miloşeviç orayı Sırp kültürü ve uygarlığının beşiği ilan etmişti. "Sırplar'ın onurlu yenilgisi" dediği 1389'daki Kosova Savaşı nedeniyle. Osmanlı, Haçlı ordularını darmadağın etmişti o savaşta. Eski gerilla yeni Başbakan Agim Çeku'nun "Bağımsızlıktan başka hiçbir seçeneğe açık değiliz" açıklamasından sonra Kosova dönüşü olmayan yola girdi. Zaten İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw da dün Salzburg'ta bu gerçeği tüm Avrupa'ya ilan etti: "Kosova'nın bağımsızlığı kaçınılmaz." Göreceksiniz o kadarla da kalmayacak; En geç bir yıla kadar ayrılacağı tahmin edilen Kosova'dan sonra Sırbistan sınırları içinde yer alan Voyvodin, Raska, Polmbje sıraya girecekler. Büyük Sırbistan hayalleri kuran Karadağlı Miloşeviç'in yaktığı ateş birgün söndüğünde geriye avuç içi kadar Sırbistan kalacak...
|