| |
Tabular kırılırken gürültü çıkar...
İlerde sakin ve soğukkanlı bir tarihi yazılırsa, Org. Hilmi Özkök, hiç şüphesiz Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en çok "tabu yıkan" komutanlarının başında gelecek. Hukuku ve demokrasiyi evrensel standartlarda içselleştirmiş dürüst bir asker olan genelkurmay başkanı, henüz o noktanın uzağında olanlar tarafından yadırgansa da, kendi dönemi boyunca, bugüne kadar hiç rastlamadığımız bir anlayışı uygulamaya soktu. Ölümle sonuçlanan dayak iddialarının mahkemeye taşınması, yolsuzluk iddialarına karışmış emekli kuvvet komutanlarının, muvazzaf korgenerallerin yargı önüne çıkması, çetecilik suçlaması ile İl Jandarma Alay Komutanı'nın tutuklanması ve siyasallaşma yerine "hukuksallaşmanın" yeğlenmesi hep Org. Hilmi Özkök üslubunun sonuçları. Ama Türkiye "tabu"su çok fazla bir ülke ve yıkılması gereken çok fazla "tabu" var. Bunlardan biri de "çift başlı yargı." Hiçbir çağdaş ülkede doğal hukuk düzenine aykırı olarak askeriyenin adeta ayrı bir devletmiş hissini veren alternatif hukuk örgütlenmesi, Danıştay'dan Yargıtay'a kendine mahsus hukuk düzeni yok. Nitekim siyasilerin görmezden geldiği, kamuoyunun da yok saydığı bu konu sadece AB'nin "İlerleme Raporlarında" dile getirilip unutuluyor. "Sicil amiri asker olan hukukçu" anlayışını Türkiye maalesef içine sindirmeye devam ediyor. Bu garipliğin üzerine ilkeli bir şekilde gidilmesini bırakın, askeriyenin yüksek yargıya genelkurmayda brifing vermesi gibi trajik bir skandala, andıçlama gibi vatandaşlara yönelik bir psikolojik harekata, sivil ve askeri ceza yasalarının rahatça çiğnenmesine şahit olup duruyoruz. Lockheed askeri rüşvet olayından Eşref Bitlis olayına kadar bir dizi iddianın askeri yargı sürecinde sonuçsuz kaldığı da hafızalarda.
Şimdi piyasanın "best-seller eseri" haline gelen ve elden ele, bilgisayardan bilgisayara dolanan Van Cumhuriyet Başsavcısı'nın iddianamesinin bunca gürültü çıkarması da, iddianamenin niteliğinden ziyade bir tabuya ilk kez dokunmasından... İddianamede, suçlanan astsubaylarla PKK itirafçısı için çok güçlü kanıtlar var. Güvenlik güçlerinin güpegündüz bir kitapevine bomba atma iddiası, sivil bir hukukçunun bir askeri suçlaması kadar garipsenmediği için neredeyse tartışılmayacak da. Suçlanan komutanla ilgili iddialar çok güçlü ve kanıtlar kuvvetli olsa, sanki bu büyük bir olgunlukla ve hukuka saygıyla mı karşılanacaktı? Önceki günkü gazeteler "Paşaları kimler yargılar?" başlıklı haberlerine şu cümleyle başlıyordu: "Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a, Van savcısı Ferhat Sarıkaya'nın istediği gibi 'yargıyı etkilemeye teşebbüsten', 'soruşturma izni' verilip dava açılsa bile yargılamayı yapacak heyet kurulmasında yasa ve teamül gereği sıkıntı yaşanacağı ortaya çıktı." Neden? Okumaya devam edelim: "Yargılamayı yapacak heyette, iki general de yer alacak. Yasaya göre yargılanan kişinin general veya amiral olması halinde, heyette üç asker hakimle birlikte daha kıdemli isimlerden iki general veya amiral bulunması gerekiyor. Büyükanıt'la ilgili bir yargılama durumunda heyette, 'eşiti' durumundaki oramirallerin, 'zaruret' olması durumunda ise 'astı' durumundaki kişilerin yer alabileceği vurgulandı." Türkiye'nin kromozomlarına, yönetim kademesindeki askerlerin "yargı dışı" olduğu inancı öylesine yerleşmiş ki orgeneralleri yargılayacak mahkeme bile oluşturulamamış. Suçlanan askeri yargılayacak mahkeme üyesinin, yargılanan kişinin iki üst rütbesi olması gerekmekte... Orgeneraller için ise bu mümkün değil.
Org. Hilmi Özkök, suçlanan askerler için "askeri yargıyı" tereddütsüz çalıştırdı. Son olaydaki gerginlik, bir sivil mahkemenin 'askeri' suçlaması oldu. Üstelik suçlanan kişinin kuvvet komutanı olması da 'tuz biber' ekti. "Hukukun üstünlüğü" ilkesi de içselleştirilmediği için son gelişme herkesi şaşırttı. Halbuki, "çift başlı yargıdan, Genelkurmay'da hukukçulara brifing vermeye" kadar uzanan garipliklere, başta askerler olmak üzere herkes karşı çıksaydı, bugünkü durumda da hukukun "siyasallaşabileceği" endişesi ağır basmazdı. Çünkü hukuk en çok 28 Şubat sürecinde siyasallaştı. Bin bir komplo teorisi havada uçuşuyor. Gerginlik de kol geziyor. Ama nihayetinde bir tabu da yıkıldı. İddianame çok kesin kanıtlara da dayansa muhtemelen bir sonuç alınmazdı ama en azından bizdeki hukuksal yapının garipliği apaçık ortaya çıktı. Sivillerin en tuhaf iddialarla yargılandığı, olmadık savcı suçlamalarına muhatap olduğu bu ülkede, anayasa ve kanun ne derse desin hâlâ herkes eşit değil. Bunun böylesine ortaya çıkması az bir gelişme mi?
|