Düşük kalan kura önlem var mı?
Bugün uygulanmakta olan ekonomik programın hazırlayıcısı Kemal Derviş "Türkiye'nin önündeki tehlike aşırı değerlenmiş bir Türk parasıdır" dedi. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı Derviş, CNN Türk'ün sorularını yanıtlarken, "Sıcak paranın kuru aşırı değerlendirerek içerideki üreticinin yarışma gücünü kıstığını ve uzun dönemde hasar verdiğini" söyledi. Derviş'in önerisi küçük oranlı vergilerle kuru düşüren sıcak para girişinin sınırlanması. Buna karşılık Derviş'in hazırlayıcısı olduğu programın bugün uygulayıcısı durumundaki Devlet Bakanı Ali Babacan, "Para politikası hedeften uzaklaşmadan sürecek" açıklamasını yaptı. Babacan, hafta sonu da, "Cari açığımız 5-7 yıl yüksek sürecek. Bundan tedirgin olmamalıyız. Ama kontrollü olmak lazım. Cari açıklarla ilgili riskler gerçekte yüksek olsa döviz fiyatları artar" demişti.
Kuru artırmak kolay mı? Konumuz tabii ki hangisinin haklı olduğunu sorgulamak değil. Bu konudaki alternatif görüşleri yansıtmak. Tabii bakanlık koltuğunda oturup da "Sorun var" derseniz, herkes sizden önlem almanızı bekler. İktidar da bu önleme en azından bu aşamada yanaşmak istemeyebilir. Çünkü, Osman Ulagay'ın belirttiği gibi, güven ortamını zedelemeden veya enflasyon hedefine zarar vermeden kuru yükseltmenin bir yolu pek görülmüyor. Derviş'in küçük oranlı vergi önerisi ise sanıldığından çok daha büyük etki gösterebilir. Keşke zamanında böyle bir düzen kurulduktan sonra sermaye hareketleri hızlansaydı. Şimdi arı kovanına çomak sokmak gibi bir etkiyle karşılaşabiliriz. Yani kuru artırmak pek de kolay değil.
Turizmin katkısı azalacak Üstelik cari açık büyüdükçe büyüyor. Ocak dış ticaret verileri 2.4 milyar dolar civarında aylık cari açığa işaret ediyor. Bu şimdiye kadar gerçekleşen en yüksek ocak ayı cari açığı olacak. TL'deki aşırı değerlenmenin yol açtığı dış ticaret açığı büyürken, dış açık için önemli olan turizm sektöründe de işler iyi gitmiyor. Kuş gribi, Dünya Futbol Kupası, İran nükleer krizi, kâr marjı azalan sektörün hizmet kalitesini düşürmesi gibi nedenlerden dolayı son üç ayda yapılan rezervasyonlar yüzde 30 azaldı. Tekstilden sonra turizmciler de KDV indirimi ve diğer iş maliyetlerinin düşürülmesini hükümetten istiyor.
Kur ile maliyetler farkı Bu tür istekler yerli para cinsinden maliyetle çalışan diğer sektörlerden de gelebilir. Çünkü ocak sonu itibariyle 2001 krizinden bu yana geçen 4 yıllık dönemde, üretici fiyatlarındaki artışın toplamı yüzde 220'yi bulmuş. Buna karşılık dolar kurunun artışı yüzde 91, euro kurunun artışı yüzde 149'da kalmış. Dolar kuru artışı üretici fiyatlarının yüzde 41'inde, euronun artışı yüzde 67'sinde kalmış. Halbuki aynı dönemde verimlilik artışı en azından sanayi söktüründe yüzde 32 yükselmiş. Dolayısıyla ihracat yapanların ve geliri dövizle olanların, ya kur artışı ile yerli girdi maliyetleri arasındaki fark kadar verimlilik sağlaması; ya da kar marjını kaybetmesi söz konusu oluyor. Bu nedenle şirketlerin ve işletmelerin el değiştirmesi yaygınlaşıyor.
Sorun kurun düzeyi Bütün bu sorunların odaklandığı yer ise kurun düzeyi. Kur ise serbest dalgalı rejimde piyasada belirleniyor. Şu an uluslararası sermaye girişileri yoğun olduğu için kur düşüyor; yerli para değerleniyor. Finansal kesim kazanıyor ama reel kesim kaybediyor. Bu konuda da kayda değer alternatif görüş Kemal Derviş'ten geliyor: "Piyasalar böyle işliyor; yapacak bir şey yok demek doğru değil. Piyasalar fahiş hatalar da yapabilir. Devlet bu noktada devreye girmeli ve piyasalar yön vermeli."
Sonuç "Her başlangıçla bitiş arasında daima bir orta yol vardır" Brezilya Atasözü
|