|
|
28 Şubat günü New York'ta Çevik Bir'le karşılaştım
İnsan hayatında bazı tesadüfler vardır, 'alacakaranlık hikâyesi' gibi "Bu kadar da olmaz" dedirtir. Benim başıma gelen, belki de bu tanımlamayı bile solda sıfır bırakır. Düşünsenize, Sabah Gazetesi'nde, '28 Şubat'ın Kara Kutusu konuştu' başlığı ile dönemin kilit isimlerinden Emekli Tümgeneral Erol Özkasnak ile röportaj yapıyorsunuz. Sonra kalkıp, arada 7 saat fark bulunan, dünyanın öbür ucundaki New York'a başka bir iş için gidiyorsunuz. Tarihler 28 Şubat'ı gösteriyor, bir de bakıyorsunuz, bir alışveriş merkezinde, karşınıza dönemin en önemli isimlerinden ve o günlere ait hiç konuşmayan Emekli Orgeneral Çevik Bir ve eşi çıkıyor. Buna gazeteci şansı da denebilir. Ama ne denirse densin, böyle günde böyle tesadüf olur mu? New York'ta 6. Cadde ile 18. Sokak köşesindeki bodrum katındaki bir alışveriş merkezinde karşılaştığımız Çevik Bir, denediği ceketi bırakıyor ve sohbete başlıyoruz. 28 Şubat için, "O günler bir daha yaşansın, yine aynısını yapardım. O günlere biz, bir 'toplum mühendisliği' süreci tanımlamasını koymuştuk. Ülke uçurumun kenarından döndü" diye net bir kararlı çıkış yapıyor. Çok ilginç. "Yok İsmail Hakkı Karadayı Paşa'yı ezmişim, yok her şeyi ben yapmışım. Öyle şey olur mu, Karadayı Paşa ülkeyi irticanın pençesinden kurtarma konusunda belki de hepimizden daha kararlıydı. Ama o ortalığa çıkmayı sevmezdi. O yüzden ben ön planda kaldım" diyor. Son dönemde, bazı yazarlar için söylediği iddia edilen "Süngüye takıp gezdirirdim" sözünün de kendisine ait olmadığını, bunu bir korgeneralin söylediğini ifade ediyor. Abdullah Gül'ün danışmanı olduğu, silah firması temsilciliği yaptığı iddialarını da yalanlayan Çevik Paşa ile tekrar 'dünyanın herhangi bir yerinde karşılaşıp' sohbete devam kararı alıyoruz.
|