Daha iyisi olacaktır hep!
Ben Orhan Boran'ı onun için çok seviyorum. Devrini tamamlayıp jübilesini yaparken; her şeyin de kendisiyle bittiğine inanmadığı için. Her zaman daha iyilerinin, hatta kendisinden de iyilerin çıkacağına iman ettiği için. Kendi yaşanmış hayatını ve sınanmış başarılarını görünmez bir dağın zirvesine koyup, arkadan gelenleri dağın eteklerinde terk etmediği için.
Çıkıyor bazen işte. Artık kendisinden daha iyi yazan olmadığını söyleyen... Artık kendisinden daha iyi şarkı söyleyen bulunmadığını iddia eden... Kendisinden daha müthiş âşık, daha fevkalade hatip, daha olağanüstü edip, daha insanüstü cambaz... Artık kendisinden daha hünerli "hokkabaz(!)" olmadığını bildiren de çıkıyor. Çıkıyor bazen işte. Söyleyen, diyen, iddia eden... Ben... ben... ben...
Geçmiştekine özlem, geçmiştekinin durduk yerde yüceltilmesi olmadı hiçbir zaman, bu satırların yazarı açısından. Çünkü... Biliriz ki... Değişen, "zaman" dır... Şarkılar değişmeden duramaz zamanın rüzgarında. Ve değişen şarkıların "değişen şarkıcılar"ı olamazsanız şayet; zaman size şapka çıkarmaz artık her zaman dimdik durduğunuz köşe başlarında. Çünkü, zaten yeni şarkıcılar tutmuştur köşe başlarını ki... Sizden iyidirler sokağın yeni yolcularının "nokta-i nazar" ında.
Nostalji güzeldir. Ruhumuzu hoş tutar. Yüreğimize akıtır geçmiş zaman mimozalarının hoş rayihasını... Lakin... "Bugün" dediğimiz şey de kendi geçmişini yaratacak "şaheser" lerini yazmakla meşguldür şu anda. Sizin artık içinden sessizce geçip gitmekte olduğunuz zamanda... Siz ve biz; dilinden çok fazla anlamasak da...
Eski bir usta; "Artık iyi sunucu yok!" demiş. Bir sanat müziği divası, kimseyi beğenmediğini söylemiş bugünün şarkıcılar sokağında. Alkışlar gırla. Maradona kimseleri koyamamış yerine yeşil sahalarda. En iyi "cumhurbaşkanı"; köşkü, sarayı çoktan bırakmış olanmış emekliler sokağında. Daha tumturaklı, daha bakışı yandan çarklı bir aktör, bir daha nam salmamış ve salmayacakmış Yeşilçam civarında. Tamam. Yerliler, yerli yerinde dursun da... Lakin... Koca Sinatra ; siyah-beyaz ekran yolculuklarında, "My Way" i oturturken en kışkırtıcı kalp çarpıntılarına. "Eminem" şarkılarının akıp gittiği atardamarlara ne diyeceğiz "şimdiki zaman" da? Ronaldinho futbolun yeni ilahı olurken, kim söyleyecek bir daha onun gibisinin de gelmeyeceğini sahalara, asla?
Biraz da yarım kalmışlık hissindendir, hayıflanmalar. Anlıyoruz. Çünkü... Bizi yenen sadece zamandır. Yenildiğimiz için bitmez ömür. Tam biz yenecekken zamana yeniliriz. Ömrünüzün son zilleri kapıyı çaldığında; henüz bitmemiş olabilir elinizdeki işler. Lakin... Kaygılanmayın boşuna. Yarım kaldı diye her şey, büsbütün yenilmiş sayılmazsınız. Mutlaka bakılacaktır o ana kadar ördüğünüz dantelin nakışlarına... Ve hayıflanmayın boşuna; zamanın toz perdeleri arasında giderek azalan sevgi alkışlarına. Böyle... Solacaktır zamanla renkler, kabul edin. Ve bilin ki... Her zaman daha iyileri olacaktır.
Şarkılar, sinemalar, romanlar; ya da televizyonlardaki "kelebek ömürlü" kahramanlar... Göreceli bakışlarda zor gelirse "dünle bugün" arasında bir seçim yapmak; bilime başvurmaktır en iyisi. Bilimde hesap şaşmaz çünkü. Hepimiz şükranla anmalıyız; tifonun ve veremin çaresini bulan bilim insanlarını. Lakin... Her zaman çıkacaktır, bin kez daha şükranla anılanı. Ve gelecekte insanoğlu, başının tacı yapacaktır, kanserin, AIDS'in ve "bilcümle" muhtemel "veba" nın köküne kibrit çakanı...
|