Eurovision'da "yıldızımız bol olsun" Ne demekse!
Yine bir Eurovision dönemi geldi çattı sevgili okuyucular! Dünya müziği açısından bir gıdım önemi olmayan bu şarkı yarışması, Türkiye'nin değer yargılarındaki değişimi göstermesi açısından ilginçtir! Bir zamanlar hem toplumun, hem yansıması olarak medyanın yaptığı "Politik işler dönüyor, düşmanlar bize oy vermiyor, haksızlık yapıldı, Türkün Türk'ten başka dostu yok!" muhabbetleri, bu ülkenin doğal, tarihi, kültürel, turistik, bütüüün değerlerini dört dakikalık bir video kliple dosta düşmana anlatmaya çabalama dönemi, 90'lardan itibaren gittikçe gülünç hale gelmeye başladı. Aslına bakarsanız artık dünyanın "medeni" tarafında "ayıp" kabul edilen sivri kamplaşmalar, "dışlamalar" o yıllarda gayet normal görünüyordu. Yunanistan bize puan vermezdi, Fas 12 puanı çakardı, vesaire. "Barış, dostluk, duvarların kalkması, Moskova'ya Dior mağazasının açılması ve o gün izdiham yaşanması (!), "Salak mıyız biz, ne düşmanlığı, gelin birlikte ticaret yapalım" dönemi, Eurovision'u da kah "zeytin dalı uzatma yarışması", kah gerçekten müziklerin yarıştığı bir platform haline getirdi. Şarkıların çoğu hala berbat olsa da!
"SİZ NEREDEN DÜŞTÜNÜZ BURAYA"? Bu esnada Türkiye de çok değişti. Örneğin Avusturya, son 30 yıldır, elemanlarının hepsi bir panayırdan geliyormuş gibi görünen kıyafetler, hafif kartlaşmış nemrut suratlı kadın şarkıcılar ve içler acısı şarkılardan öteye geçemezken, Türkiye 70'li 80'li yılların "İşteee Operaaaa" döneminden, sanki Madison Square Garden'da konser vermeye giderken nezaketen Eurovision'a uğramış gibi duran, birinci sınıf sanatçı ve şovlara (bakınız Sertab Erener, bakınız Athena) "çağ atlayıverdi" 10-15 yılda. (Geçen seneyi yaşanmamış kabul ediyorum tahmin ettiğiniz gibi!) Hani o Avusturya'nın, İsviçre'nin, biri 70'lerin disko kraliçesi, biri bahçıvan, biri prenses, biri bilmem ne gibi giyinmiş kaknem kadınlarından oluşan, parmaklarını şıklatıp sağa sola sallanarak tahammülü zor şarkılar söyleyen içler acısı müzik grupları, bizimkilere dönüp "Siz nereden düştünüz buraya" deseler yeri! Ukrayna'dan, Litvanya'dan falan hiç bahsetmiyorum bak! Nereden nereye Bu yıl, Eurovision komplekslerimizi Sertab ve Athena da sağolsun, geride bırakmış, artık hedef olarak dünya müzik listelerini gören bir millet olduğumuzu hissediyorum! Hissetmek istiyorum! Sibel Tüzün bu yıl neyse ki ne dev umutlar, ne canhıraş eleştirilerle gidiyor yarışmaya. Verdiğimiz önem açısından İngiltere, Almanya, Hollanda'dan farklı değil durum. "İşimiz gücümüz var, kıytırık Eurovision'la mı uğraşacağız" havası hakim! Bu arada Sibel Tüzün'ün "Süperstar" şarkısını dinledim. Tüzün'e beslediğim bütün sevgi ve sempatime rağmen şarkıyı beğenmediğimi itiraf ediyorum. Ama ben huysuzum zaten, bana bakmayın!
"YILDIZ" TEMASI TEHLİKELİ! Yalnız bu noktada, müzikaliteyi bir yana bırakın, Eurovision'da Türkiye'nin "star", "yıldız" gibi mevzularda ısrar etmesiyle ilgili bir tespitimi de sizlerle paylaşmak isterim. "Süperstar" kelimesini duyar duymaz ürpermişim! Yıl 1980. Eurovision'a bir numaralı "yıldızımız" Süperstar Ajda Pekkan gidiyor. Ajda şahane. Kah Topkapı Sarayı'nın damında dans ediyor, kah Boğaz Köprüsü'nde. Ne yazık ki sonuç hüsran! Yıl 1986. "Klips ve Onlar" grubu, ki aralarında Candan Erçetin bile var, kuyrukluyıldızı konu alan "Halley" adlı şarkıyla, neşe ve umut içinde katılıyorlar yarışmaya. Sondan yedinci mi, sekizinci mi ne oluyoruz! Yıl 2006. Şarkının adı "Süperstar". Kimse ders almamış. "Yıldız" temasında lüzumsuz bir ısrar! Belki bilinçaltlarımızda Eurovision'un gece mavisi fonda dönen altın rengi yıldızları ve Avrupa Birliği projesi var o yıllardan beri! O dönen yıldızlardan biri olmayı kafaya koyduğumuz için farkında olmadan bu şarkıları seçip yolluyoruz! Yalnız belki de o dönen yıldızların aklında da aynı şey var, ürperti eşliğinde! "Yıldız" temasının şans getirmemesinin sebebi bu olmasın?! Bak yine döndük "politik oyunlar dönüyor, müziği siyaset gölgeliyor" meselesine. Çok ayıp, çok! Bu zamanda.
|