 |  |
  |
|
Polisiye önlem yetmez Meclis el koysun
Önce şu satırları okuyun sonra yazı başlığımı neden böyle attığımı hemen kavrarsınız. Yazacaklarım bu kez bir başka çocuğun, Diyarbakır'da çocuk kaçıran çetelerin eline düşmüş bir ufacık bebenin anlattıkları;
Un fabrikası "Diyarbakır Bağlar semtinde ilköğretim okulu 5'inci sınıfında okuyorum. Babam İstanbul'da çalışır. Annem ve iki kardeşimle yaşıyoruz. 14 Şubat 2005 tarihinde evden çıkıp okula gidiyordum. ... Caddesi üzerindeki dönerciden döner alırken daha önceden tanımadığım biri bana 'buralarda bir un fabrikası varmış nerede'? diye sordu. Ben elimle işaret ettim. Eter koklattılar Tam o sırada şahıs ağzımı eliyle kapadı ve kenarda bekleyen arabaya beni zorla bindirdi. Arabayı başkası kullanıyordu. Korktum bağırmaya başladım. Elinde tuttuğu beyaz bir beze koltuk altında duran bir şişeden bir şey döküp bana koklattılar . Bayılmışım. Uyandığımda kendimi iki kolumdan kelepçeli olarak buldum. O kelepçe başka bir kelepçeyle su borusuna bağlanmıştı. Etrafa bakınca bu kulübe gibi yerin küçük penceresinden Ziya Gökalp Spor Salonu yakınında bir yerde olduğumuzu anladım. Sonradan adının Ahmet olduğunu öğrendiğim AHMO denen biri geldi. 'Kapkaça çıkacağız. Sen benim eşim olacaksın. Beraber çalışacağız' dedi.
Tekme tokat Ben hırsızlık yapmayacağımı söyleyince beni tekmeyle, tokatla, sopayla dövmeye başladı. Saatim vardı. Ona baktımdı. Saat 12.00 sıralarında beni çözdü ve birine söylersen annen ölür, kardeşlerin ölür, ben senin yerini yurdunu biliyorum' dedi.
Dayanamadım Eve gidince anneme bir zarar gelir, kardeşlerime bir şey yaparlar diye yalan söyledim. 'Okulda dövüştük' dedim. Ertesi sabah okula giderken Kaynartepe Mahallesi'nin orada bir yıkık evin içinden önüme atladı. Yine zorla arabaya tıktı. Tekrar o kulübeye gittik. O günden sonra 5-6 daha hep kaçırıldım ve işkence gördüm. Sonunda dayanamadım kabul ettim.
Bu bir hırsız Ofis Caddesi'nde beraber ilerlerken beni öndeki bir kadının üzerine itti. Kadın yere düştü. Sonrada kadının yanına yanaşıp bir taraftan cüzdanını aldı bir de dedi ki 'teyze bu çocuk senin paranı çalacak.' Ben kaçtım. Anneme bir sınıf arkadaşım telefon açmış, ' 12 gündür okula gelmiyor' demiş. Annem de babamı çağırmış. Ertesi gün geldi, bana her şeyi sorunca anlattım. İnanmadılar. Beni okula giderken babam ve arkadaşları takip ediyorlardı uzaktan. Ama birden o araba çıktı önüme, babamlar koşana kadar yine kaçırdılar. Meğerse ki polise de haber vermişler. Polisler o kulübeyi buldu beni kurtardı."
Fuhuş ve uyuşturucu İşte bu çocuğun anlattıkları da bir başka büyük çetenin, "Borucular" adlı çetenin ortaya çıkmasına neden oldu. Sonunda anlaşıldı ki bu küçük yavru kelepçelenip tekme tokat dövülmüş ama yine de ucuz kurtulmuş. Çünkü aynı gurubun tespit edip kaçırdıkları arasında öldürülen, sakat bırakılan, fuhuşa ve uyuşturucuya gömülen çocuklar da var. Kızlar da dahil bu saydıklarıma.
Çete baronları Bu organize çetelerle mücadele elbette polisin işi. Ama olayın boyutlarını düşünürsek polisle ancak bir yere kadar. Kendi evlatlarını bu çetelere seve isteye kiralayan. Böylelikle çocuk başına ayda 5-6 yüz milyon kazanan aileler de var ne yazık ki. Cezai ehliyeti olmayan çocuklara suç işlettirmek tüm çete baronlarının tercihi.
Çekirdekten yetişme İlerleyen yıllarda çok daha kapsamlı suçlar için çekirdekten yetişme kadrolara sahip olacakları gerçeği de cabası. Bilmem siz ne dersiniz. Polis baksın, jandarma baksın mı demeli. Yoksa Büyük Millet Meclisimiz milletin çocuklarına yönelik bu tehlikeye çareler mi düşünmeli.?..
|