|
|
Personelle kağıt oynayabilir miyiz?
Geçen Pazartesi Sohbeti konuğu Ersin Özince'ydi. Ne banka konuştuk ne de para. Uçurtma uçurduğunu anlattı, ODTÜ günlerini. Nasıl dekanın odasında bağdaş kurup Vehbi Koç'u dinlediğini. Yerim dardı, röportajın arta kalanları bugüne sarktı. Farklı bir genel müdür Ersin Özince. Müfettiş yardımcısı olarak girdiği İş Bankası'nda genel müdürülüğe kadar yükselmiş. Yine de 37. kattaki ofisinde bir kuş besliyor. Yani içindeki çocuk hep hayatta. "Büyümeyi istemiyorum" diyor. "Plazaların tepesinde oturup hayatı kaçırmamalıyım. Hem işimi iyi yaparım hem de hayatımı yaşarım." - Birini işe alırken nelere dikkat edersiniz? Örneğin ODTÜ mezunları ufak da olsa bir torpil görürler mi? - Günümüzde öylesine kaliteli gençler yetişiyor ki... Okul ayırımı yapacak durumda değiliz hani. Ben eleman alımlarıyla ilgilenmiyorum ama prensiplerim vardır. İşe alınma kiriterlerini sürekli etkilemeye çalışırım. Çünkü biz sadece ekiple başarılı olabiliriz. - Ne tür kriterleriniz var? - Ben özgür düşünceye büyük değer veririm. Hatta bunu sadece lafla değil de tavırla ortaya koyana büyük saygı duyarım. Kendi çevremde, çalışma dünyamda farklı düşünen, hatta bunu aşırı derecede ortaya koyan insanlara dahi tepki göstermem. - Söyleneni sevmeseniz bile mi? - Sevmesem bile. Çalışırken en değer verdiğim özellik farklı olabilmektir. O farklılığı aşırılık boyutunda dahi olsa bir yere kadar taşırım, arkasında dururum. Hiç tereddütsüz. Hiç unutmuyorum, biz daha yeni bankaya giriyorduk. O zamanki arkadaşlardan biri üst düzey birine "Acaba personelle oyun oynayabilir miyiz?" diye sordu. Karşı taraf köpürdü. "Ne oynayacaksın?" Bizimki "Kağıt" diye devam etti. "Örneğin briç." Amirin bunu anlaması pek mümkün değildi, büyük tepki gösterdi. Ama örneğin benim müdürlüğüm böyle değildir. - Siz personelle kağıt oynar mısınız? - Niye olmasın canım? Personelle ilişkim bankaya ilk girdiğim günde nasılsa şimdi de öyle. Bunun özü şudur. Farklı pozisyonlardaki insanların gözüyle görebilmek. Farklı düşünen insanların arayışını kavrama. O nedenle benim farklı düşünenlere çok büyük saygım var. İş Bankası'nın bir de önemli özelliği var. Kimse direkt genel müdür olamaz. - Bunun avantajı nedir? - Doğal seleksiyon önemlidir. Çeşitli kademelerden geçmiş olmak bankanın ruhunu anlamak önemlidir. Üstelik herhangi bir bankadan söz etmiyorum, İş Bankası'ndan söz ediyorum. Bana hala T.C İş Bankası diye mektuplar gelir. Düşünsenize hala kamuya yazar gibi yazıyorlar. Bankanın 250 ile 500 bin adet arasında değişen küçük, bireysel yatırımcısı vardır. Bunlar size "müdürüm" dediği zaman muhteşem bur duygudur. Herhangi bir bankada patron çağırıyormuş gibi hissetmezsiniz. Vaktimin büyük bir bölümü kimilerinin çok popülist diye algıladığı bu müthiş duygusallıkları yaşamakla geçiyor. - Niye popülist olsun ki? - Ben demiyorum, beni öyle eleştiriyorlar. Sonuna kadar yaşıyorum duygusallıkları. Türk insanı İş Bankası denilince orada bir durur. Atatürk'ün bankasıdır. Cumhuriyet dönemi bankasıdır. Hiç unutmuyorum, Ankara Yenişehir Şubesi'nin müdürüydüm, bazı vatandaşlar gelip bankanın içine otururdu. Bankayla hiç işleri yok aslında... Güvenlik onları uyarırdı. Ne cevap verirlerdi biliyor musunuz? - Bilmiyorum. - "Sana ne, burası Atatürk'ün bankası, dışarıda yağmur var, çizmem biraz kurusun diye girdim. Kimi nereden çıkarıyorsun, burası Ata'nın bankası." Şimdi bunları duyup da etkilenmemek mümkün mü? O yüzden de İş Bankası için bunun ya da şunun bankası demeyi doğru bulmuyorum. İş Bankası Türk insanının bankasıdır.
|