|
|
Hayatımın en güzel hediyesi
Bir de, hayatımın en güzel hediyelerinden birisini aldım: Ali Poyrazoğlu aradı, "Hemen oyuna geliyorsun" dedi. Koşa koşa gittim tabii. Malumunuz, "Ben Eskiden Küçüktüm"de her zamanki virtüozitesiyle o renkli hayatını anlatıyor. Hüznü, efkarı, öfkeyi, neşeyi, değerli inciler gibi ipe diziyor. Sahneden İsmet Ay, Zeki Müren, Sezen Aksu, Haldun Taner, Aziz Nesin, Uğur Yücel, Hümeyra, Demet Akbağ, Derya Alabora, Nükhet Duru geçiyor, her birinin hikayesini "sahne tozu" metaforu olarak kullandığı kar temasıyla süslüyor. Ve tüm bunlar inanılmaz bir ritmle sürerken, birdenbire "Sedef Ecer adında 15 yaşında, gencecik bir kız" diye beni anlatmaya başlıyor. Dakikalarca, yıllar öncesinden hem komik, hem de dramatik bir sahneyi anlatıyor. Seyirci hem çok gülüyor, hem ağlıyor. Sahne bittiğinde, ise, "İşte o Sedef Ecer bugün burada efendim" diyor, sahneden bir öpücük gönderiyor. Tüm salon bana bakıyor, bense iki gözüm iki çeşme ağlıyorum...
SAHNE TOZU ÇANTAMDA Oyunun finalinde, Ali hayatındaki bütün önemli sahneleri kar altında yaşadığını söylüyor, oyuncularıyla birlikte sahneden üzerimize beyaz tozlar serpiyorlar, seyirci dakikalarca ayakta alkışlıyor. Salon boşalırken sahnenin kenarına düşmüş beyaz tozları toplayıp çantama dolduruyorum. Kulise gidip bir posta da Ali'nin kollarında ağlıyorum. "Sahne tozu çantamda biliyor musun?" diyorum, inanamıyor. "Ne delisin" diyor ve ekliyor: "Fransız tiyatrolarına at o tozları olur mu?" Olur Ali. Olur. Ona kardan sözeden bir Japon haiku şiiri göndermeye sözveriyorum. Ertesi sabah kar altında uyanıp, hatıraları bavula tıkıp Paris uçağına biniyorum.
|