|
|
|
|
|
|
|
|
Kadın uyudu adam çaldı
Kadın apartmanın önüne geldi, ikinci kata çıktı. Kapısının açık olduğunu fark edince dehşete kapıldı. Hırsız mı? Gün ortasında. Nişantaşı'nın göbeğinde... Ağlayarak polis çağırdı. Ev darmadağındı. Kadın yaşadıklarına inanamıyordu. Hırsızlar çelik kapıyı kırıp içeri girmişlerdi. Basbayağı "Çelik kapı" diyorum size. Yalnız yaşadığı için bir hafta boyunca kendine gelemedi. Önce arkadaşlarında kaldı, ardından korkusunu yenmek için evinde. Ama ne kalmak. Sabah ışıklarıyla ancak uykuya dalıyordu. Tam kendine gelmişken hırsızlar bu sefer camdan içeri girmeye kalktılar. Hem de kadın evindeyken.
*** Adam içeride odada uyuyordu. Kadın da dört yaşındaki oğluyla. Bir ses duydu. Tam kocasına 'Daha yeni uyuttum, gürültü yapma' diye seslenecekken onu fark etti. Yatağının ucuna oturmuş çekmecelerden birini karıştıran yabancıyı Ne yapacağını bilmez bir şekilde gözlerini tekrar kapadı. Bir eliyle çocuğunu tuttu ve dua etmeye başladı. 'Oğlum lütfen uyanma.' Hırsız tam 45 dakika yatak odasını karıştırdı. Ardından antrede duran spor ayakkabılardan birini giydi, kendi ayakkabılarını bıraktı ve çekip gitti. Saat sabahın beşiydi. Ankara Aşağı Ayrancı'da caddenin tam üstündeki evde kadın rahat bir nefes aldı, 45 dakika yıllar gibi gelmişti.
*** Kadın gürültüyü duyduğunda 'Yine bizim ufaklık' diye düşündü. 'Saat dokuz oldu bizim köpek hala azıyor' diye homurdandı. 'Seni de dışarıdaki itlerin yanına gönderirim ha!' diye seslendi gülerek. Tam o sırada alt kattaki karaltıyı fark etti. İş işten geçmişti. Hırsız koşarak evden çıktı ve karanlıklara karıştı. Peki ya alarm? Peki ya köpekler? Hadi diyelim içerdeki süs köpeği. Ya dışarıdaki kangallar? Hemen polis çağırıldı. O sırada araba anahtarının da çalındığını fark etti. Yeniköy'de o gece kadının hem evi soyuldu, hem de arabası çalındı. Üstelik sigorta araba için ödeme yapmadı. Neden mi? Çünkü araba anahtarla çalınmıştı.
*** Bu üç olay geçtiğimiz ay içinde gerçekleşti. Üçü de yakından tanıdığım arkadaşlarım. Abartı yok yani. Hiçbiri bu aralar evde yalnız kalamıyor. Bir tanesi sürekli evinin penceresinden sokağı gözetliyor. İlginç bir de savı var. 'Kızım' diyor heyecanlı heyecanlı'. 'İnan bana bu hırsızlar çilingircilerle birlikte çalışıyor. Danışıklı dövüş!' Biraz komik. Hırsızlık olunca otomatikman çilingir de geliyor tabii. Uzun lafın kısası etrafımdaki herkeste bir hırsız korkusudur gidiyor. En son yakın akrabalardan biri soyulunca polisle ben muhatap olmak zorunda kaldım. Bizim akraba 'Korumuyorsunuz bu sokağı' diye üstlerine yürüdü de... Polislerin de işi zor. Adam yok. Eskiden ortalarda daha sık gezinen devriye arabaları yok. Ayrıca semt karakolları da bir bir kalkıyor. Gel de eski bekçi amcaları özleme yani. Küçükken gece yarısı yatağımdan kalkıp sokağa bakardım. Ne yalan söyleyeyim bekçiyi görünce daha huzurlu uyurdum o küçücük halimle. Peki ama hırsızlar nasıl oluyor da bunca önleme, köpeğe, alarma rağmen gün ortası çelik kapıları kırıyor, gece yarısı evde birileri varken pervasızca yatakların kenarına oturabiliyorlar? İşte sevmediğim cevap. Hemen hepsi hap atıp evlere dalıyorlarmış. Yani uyuşturucu. Yani adam babasını tanımaz halde evinize giriyor. Tamam Rahşan Affı suçlu diyoruz da... Peki şimdi ne olacak?
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|