| |
Bitmeyen tartışma
Adalet Bakanı Çiçek, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı'nın açıklamasını duyunca "Ya sabır" diye iç çekmiş olmalı. Çünkü Sabancı, TÜSİAD'ın çağrısını tazeleyip "Hukuk reformu" istedi.. Çiçek ise son 3 yılda bu reformun büyük ölçüde gerçekleştiği görüşünde.
İş dünyası 2006 yılı beklentilerinin başına "Adalet"i koydu. Bunda hiç kuşkusuz yüksek yargı dahil son dönemde bazı mahkemelerden çıkan kararların da etkisi var. Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı dün bu beklentiyi bir kez daha hatırlattı, ekonomideki istikrarın reformlarla güçlendirilmesini ve öncelikle " Hukuk reformu "nun gerçekleştirilmesini istedi. Geçen ay da TÜSİAD'ın hem Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, hem Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç "Yargıda reform" çağrısı yapmışlar, " Hukuk devleti olmayı başarmalıyız, yargı sistemimizi baştan aşağı reforma tabi tutmalıyız " demişlerdi, kim bilir kaçıncı kez... İş dünyası neden "Hukuk reformu" diye bastırıyor? TÜSİAD bunun yanıtını 2 yıl önce "Hukuk devleti ve yargı reformu" raporunda şöyle verdi: "Piyasa ekonomisinin etkin biçimde işlemesi, yatırım ortamının iyileşmesi, daha fazla yabancı sermaye çekilebilmesi ve istihdamın artması için hukuki istikrarı ekonomik ve siyasi istikrar kadar önemli buluyoruz." Ancak Adalet Bakanı Cemil Çiçek, reform talepleriyle kastedilen yasal düzenlemelerse, bunların büyük ölçüde yerine getirildiğini savunuyor ve "Son 3 yılda toplam 1814 maddelik 55 yasa çıkarıldığını" söylüyor. Haksız sayılmaz. AB Komisyonu'nun İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin yasal düzenlemeler açısından Avrupa düzeyine ulaştığı, dahası yeni Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve Ceza İnfaz Kanunu'nun "AB kalitesinde" olduğu belirtiliyor. AB'ye göre şimdi sorun insanda ve mekanda. Yani yeterli sayıda ve yeni düzenlemeleri özümsemiş yargı mensubu ile modern adliye binaları ve otomasyon. Çiçek de zaten üç hafta önce Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yargı reformunun 4 unsurunu aynen böyle saydı: Çağdaş yasaların hayata geçirilmesi, kaliteli yargı personeli yetiştirilmesi, yapısal reformlar ve çağdaş adliye binaları yapılması.
Hukuk ve kanun devleti farkı Hakkını teslim edelim; Çiçek döneminde yeni adliye binaları inşaatı büyük ölçüde arttı, bilgisayara geçiş hızlandı. Hatta bilgisayarsız yargıç ve savcı kalmadı. 4 bin yeni yargıçla da kadro sorunu epeyce aşılmış, 2007'de istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla ise yüksek yargı rahatlatılmış olacak. Böylece halen ceza davalarında 210 gün, hukuk davalarında da 177 gün olan ortalama yargı süresinin kısalacağını umuyoruz. Ama bu anlattıklarımız "Yargı reformu"nun parçaları, "Hukuk reformu"nun değil. "Hukuk reformu" başka bir şey. Kanun devletinden hukuk devletine geçmek demek. Devleti değil bireyi koruyan hukuk anlayışı demek. Sivil-asker, idarenin tüm kararlarının yargı denetimine açık olması demek. Ayrıca hukukçuların ifadesiyle, "Devletin tüm organlarının yasalara tümden bağlılık göstermesi" demek. Yani vatandaştan uyması istenen ve beklenen yargı kararlarını önce dar anlamıyla idarenin, geniş anlamıyla devletin içine sindirmesi demek. Türkiye'nin o ideal hukuk devletinden ne denli uzak olduğunu anlamak için, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'ya kulak vermek yeterli: "Bir kişi yargıda lehine bir sonuç aldığı zaman, artık idarenin de bunu uygulaması gerekiyor. Oysa idare, ikinci, beşinci, onsekizinci karardan sonra bile 'Git yargıdan karar al' diyor. Sorumluluktan kaçıyor. Önce beyinlerde hukuk reformu gerekiyor." Çiçek de "En önemli konu zihniyet reformu" derken aynı şeyi mi kastediyor bilmiyoruz ama siyasetçiler bile yargıya güvenmedikçe veya yargı siyasetçilerin bile güvenecekleri noktaya getirilmedikçe, Türkiye hukuk devleti olamaz. Sadece kanun devleti olarak kalır...
|