| |
|
|
Bekâretin değeri nedir?
Japon geyşalar hep merak konusudur. Zengin adamlarla, siyasetçilerle, yüksek bürokratlarla bir araya geldikleri için geyşaların, mafyanın 'omerta'sını andıran bir 'suskunluk' kuralı vardır. Bu sessizlik perdesi, Arthur Golden'ın 1997'de piyasaya çıkan, Bir Geyşanın Anıları adlı romanıyla biraz olsun aralanmıştı. Şimdi de filmi 6 dalda Oscar adayı. Benim sevdiğim türden bir film bu: Bir insanın değişimini, toplumsal olaylarla birlikte anlatıyor. Fakir babanın sattığı kız, Japonya'nın en aranan geyşası oluyor ama II. Dünya Savaşı hayatını alt üst ediyor... Filmi izlerken bir noktayı akılda tutmak gerek: Yazar geyşalıkla ilgili en önemli bilgileri, Mineko Iwasaki'den aldığını belirtmişti. Ünlü geyşa Iwasaki (d. 1949) ise Golden'ı mahkemeye vermişti: Kitaptaki 'mizuage'sinin (bekaret) açık artırmaya çıkarılma sahnesini protesto ediyor, 'Böyle bir olay asla olmadı... Geyşalar fahişe değildir' diyordu. Daha sonra yazarla anlaşarak davayı geri çekti ve kendi anılarını yazdı. 'Mizuage'nin kelime anlamı 'sudan çıkarmak'. Balıkçıların kullandığı bir deyim. 'Kazanç, servet' demek. Iwasaki geyşalıkta 'mizuage'nin genç kızlıktan kadınlığa geçişi ifade eden, bir saç stilini değiştirme töreni olduğunu, "Benim mizuagem" dediğinde ise mal varlığını kastettiğini belirtiyor. Öte yandan 'sosyetik' Japon fahişelerin bekaretlerini açık artırmaya çıkardıklarını ve bunun da 'mizuage' olarak adlandırıldığını da kabul ediyor. Geyşa Sayuri'nin bekareti filmde, savaş öncesi 15 bin yene satılarak rekor kırıyor: Bugünün parasıyla 700 bin dolardan fazla! Neyse... Hani bizde bazı 'sanatçılar', medyada yer alabilmek için, "Erkeğimin geyşası olurum" filan der... O sözle neyi kastettikleri sorulduğunda da, hayal güçlerinin adamın ayağını yıkamaktan öteye geçmediği ortaya çıkar ya... Filmi izlediğinizde bu tip beyanlara daha da güleceksiniz!
|