| |
|
|
Türkiye Cumhuriyeti laik kalmalı
Kamu çalışanlarına "kamusal olmayan alanlarda" da türban veya başörtüsü yasağı getirilmesine ilişkin Danıştay kararı "son derece" ilginç. Bu kararı "garipsediğimi" söylemeliyim. Türkiye, kamusal alanda başörtüsü ile ilgili uygulamaları tartışırken, bu karar aslında "karşı" tarafa ciddi bir taarruz, hatta "rakip hatların" gerisine sızma, hatta cepheyi bir adım ileri taşıma anlamına geliyor. Türkiye 20 yıla yaklaşan bir süredir "türbanı ve başörtüsünü" tartışıyor. Bu tartışma bir uzlaşmayla sonuçlanmak yerine, giderek keskinleşen cepheler oluşturuyor. Bu cepheleşmenin Türkiye'ye bir yararı olmadığı açık. Çünkü temelinde Türkiye Cumhuriyeti "laikliği" kısa sayılabilecek bir sürede "özümsemiş ve gelenekselleştirmiş" durumda. Bazı radikal kesimler hariç, Türkiye'nin "laiklikten" geri dönmesini kimse istemiyor. Radikallerle ilişkisini koparmayan "aklı selim"ler de Türkiye'nin "laiklikten" geri adımının ciddi bir sıkıntı yaratacağının farkında. Ne var ki, tehlikeli bir "gerilim" oyunu oynanıyor. "Türban" yasağı ile "laiklik" karşıt iki cephe gibi gösteriliyor. Bir anlamda Türkiye toplumunun "geleneksel" iki unsuru, sanki birbirinin zıddıymış gibi konumlandırılıyor. Bu politika uzun vadede Türkiye Cumhuriyeti'nin kazanımlarına "darbe" vuracak bir politika. Türkiye isteyenin başını örttüğü, isteyenin göğüs dekoltesini sonuna kadar açtığı "laik" ve "modern" bir Türkiye olarak güzel. Aksi bir "inatlaşma", Atatürk Türkiyesi'ne zarar verecek. Korkum bu.
|