Kim "kahraman" kim "önemli"?
Uzun zamandır ilk defa, moralim bozuk! "Ne olacak bu Türkiye'nin hali", "Dünya nereye gidiyor?" soruları genellikle keyfimi kaçırmaz benim... Ümitsizlikle, bu tür karamsarlıkla dalga geçerim hatta... Umutlu, aydınlık, geleceğe gülümseyerek bakan insanların her zaman kazanacağından emin olmuşumdur. Ama bu sefer, iki şey beni korkuttu: Birincisi, bir mizah ürünü (veya kendisini öyle zanneden densiz, yersiz, terbiyesizce bir karikatür), daha çok da ardından yaşananlar yüzünden dünyanın adeta ikiye bölünmesi... İkincisi, Trabzon'daki saçmasapan, acıklı olay... Neden "kendini mizah ürünü zanneden" diyorum, hemen açıklayayım: Karikatürü gördüm. Gülmece konusunda hoşgörülü biri olduğum halde beynim attı! Bakış açısı olmayan, zekadan yoksun, saldırgan bir çizim. Bir çizimin "karikatür" sayılması için gülümsetmesi, eleştirmesi, hicvetmesi, işaret etmesi gerekir! Bu, hiçbirini yapmıyor! Sinirlendiriyor, incitiyor. Komik değil. İnce değil. Kaba ve aptalca. Kendini bilen bir insan için hiçbir ehemmiyeti yok. "Önemli", hiç değil. "Vay be, demek böyle taraflı ve yeteneksiz karikatürüstler Avrupa'nın bazı alelade gazetelerinde, basın özgürlüğü kavramını bahane ederek işini yayınlatabiliyor" çıkarımı dışında hiçbir değeri olamaz. Peki bu karikatürlerin yayınlandığı Danimarka gazetesinin uluslararası basında önemi ne? Hiç. Jyllands-Posten sadece Danimarkalıların okuduğu bir gazete. Maalesef 12 karikatürün (ki özellikle biri çok tepki alıyor) yayınlanmasından sonra katlanarak büyüyen olaylar, bu gazeteyi ünlü, karikatürü yapan aptalı da "basın özgürlüğünün demokratik kahramanı", "önemli biri" haline getirmek üzere bazı batı ülkelerinin gözünde. Daha da kötüsü, Trabzon'da bir din adamını öldürüp "Karikatürler yüzünden yaptım" diye ifade veren, sonra fikrini değiştirse de, deliller başka ihtimallere işaret etse de, dünya basınında bu şekilde yer alan 16 yaşındaki gencin bir Türk olması! Aynı saldırganlığı, aynı hırsı ve cesareti, bilim, sanat, spor konusunda gösterseydi "genç katil" 10 yıl sonra hepimiz onun ismini gururla söylüyor olabilirdik. Ama ona bu hedefler gösterilmedi büyük ihtimalle. Ne ailesi, ne arkadaşları ne de popüler kültür tarafından! Zaten yüzme havuzu, basket sahası, laboratuvar, tiyatro salonu falan görmedi muhtemelen de görseydi bile, bu konularda kahraman olmayı istemesi için model de yoktu önünde. Oysa etrafında sebil gibi, istemediği kadar çok silah vardı. Kahraman "silahlı abiler" de zaten "kendi adaletlerini" sağlayıp duruyorlardı televizyonda, sinemada, gerçek hayatta! "Kahraman beyin cerrahları", "Alemin kralı Türk mimarları" hakkında birşey seyretmemişti ki?! E ne yapacaktı hemen ve gördüğü yollarla "önemli" olmak, "kahraman" mertebesine yükselmek için? Çekti vurdu işte, neden yaptığını tam ve net olarak bilmeden. Kim "kahraman", kim "önemli" bunları birileri hemen anlatmazsa, korkum, ahlak değerlerini, amaç ve hedeflerini çok farklı anlayışlar üzerine kuracak başka 16'lıklar, 15'likler, 12'likler olması! Hem de uzaklarda değil, yanıbaşımızda.
|