| |
|
|
Biri yer biri bakar, kıyamet bundan kopar...
İnsanın paçasından akacak kadar bol parası olunca bunu nasıl harcayacağı konusunda kafa karışıklığına düşmesi kaçınılmazdır. Parayı harcamak, bir nokta geçildikten sonra kesinlikle parayı kazanmaktan daha zordur. Referans gazetesinde Doğan Erdoğan, Abu Dhabi'de resmi açılışı için beklenen ve yapımı için 3 milyar dolar harcanan "Emirates Palace " otelinin görkemini anlatıyordu. Otelde Rolls Royce filosu, her süit odaya özel asansör, yalancı elmas olarak da bilinen Swarovski'nin özel Strauss kristalinden yapılma binden fazla avize varmış. Dubai'deki Burj Al Arab Oteli, "Emirates" in yanında gecekondu gibi kalıyormuş. 35 bin metrekare alanı kaplayan otelin 320 odası, 950 metrekare büyüklüğünde 6 adet Ruler Suit'i (Kral Dairesi) ve 750 metrekarelik 48 adet Palace Suit'i (Saray Dairesi) varmış.. En üst 6 katta kalmak için Körfez İşbirliği Konseyi'ni (GCC) oluşturan Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE'den birinde kraliyet ailesinden olmanız gerekiyormuş. Kral dairesinde sadece kraliyet ailesi kalabiliyormuş.. Bir alt kattaki süit dairelerin gecelik fiyatı ise 18 bin 500 yeni liraymış... Doğan Erdoğan'ın anlatımı ile 114 kubbeli ve 16 restoranlı Emirates Palace'daki İtalyan restoranı Mezzaluna'da her akşam bir opera sanatçısı sahne alıyormuş ve yılda sadece 6 kilogram elde edilen Albino havyarının (Kilosu 140 bin YTL) iki kilosunu bu otel tüketiyormuş. Şu anda Hamas seçim kazandı diye Filistin'e Batılılar yardımı kestiği için, Filistinli memurlar maaş alamıyor. İslam dünyası geneliyle çok zenginlerle çok yoksullar arasındaki dramatik uçurumun sergilendiği bir "Sosyal adaletsizlikler alemi" konumunda. Ve paçalarından petrol dolarları akan Körfez şeyhleri, ekonomik mantığı ve ekonomik fizibilitesi olmayan saray otellerle, gösteriş yapma yarışında. El Kaide'nin neden Arap dünyasından çıktığını anlamak, bu tablolar hatırlanınca hiç zor olmuyor. 1950'lerde Türkiye'ye traktörler geldiğinde ve Çukurova'da türedi pamuk zenginleri, traktörleri ile barların kapısına dayandığında, bunlardan biri bir bar kadınını alıp otele götürmüş ve kadıncağızı banyoya doldurduğu şampanya ile yıkamıştı. Bu pamuk zengini ile röportaj yapan gazeteci "Neden böyle bir şey yapmak gereğini hissettiniz" diye sorunca da, tek cümlelik şu cevabı almıştı adamdan: - Parası olan yer! Biz o ilk türedi tarım zenginlerine "Hacıağa" derdik. Şimdi bunlar petrol ülkelerinden çıkıyor. Ve sanmayın ki bunlar sadece Arap dünyasında var. Rusya'nın da hacıağaları olduğunu hiç unutmayın. Neticede bunların aralarında "Ben zengin olursam soğanın cücüğünü yerim" benzeri hayaller seslendirmedikleri kesin. Bunların hayallerinde saray oteller var.
|