Trabzon'da provokasyon
Danimarka'da yayınlanan karikatürlere yönelik öfke İslam aleminin haklı öfkesine yol açtı. Ancak hafta sonundaki gelişmeler, tepkide ölçünün kaçıp, mağdurun haklılık zemininin kaybolabileceği boyutlara varıldığının ilk işaretlerini verdi. Suriye ve Lübnan'da Danimarka ve Norveç temsilciliklerine yönelik saldırılar sürerken Trabzon'dan korkunç bir haber geldi. Trabzon'daki Santa Maria Kilisesi'nde görev yapan İtalyan rahip Andrea Santaro dün akşam saatlerinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. İlk yorumlar, cinayetin Batı basınında yer alan karikatürlere duyulan öfke sonucunda işlendiği yolundaydı. İtalyan Ansa Ajansı, haberinde bu ihtimal üzerinde de durdu. Kesin bir kanaate varmak için henüz erken. Ancak, cinayetin nedeni ne olursa olsun, denetimsiz tepkinin farklı kültürlerin bir arada yaşama şansını ne kadar azalttığını açıkça gösterdi. İslam dünyası, karikatürlere tepki göstermekte haklıydı. Ancak İslam dünyasının liderleri, bu tepkiyi demokratik bir kalıba dökme, medeni bir çerçevede tutma konusunda başarılı bir sınav veremedi. Bir tek Iraklı Şii lider Sistani dışında. Ayetullah Sistani, karikatür krizi nedeniyle yaptığı açıklamada Hz. Muhammed'e yönelik bu girişimi kınadı, fakat protesto çağrısı yapmadı. Ayrıca, militan İslamcılar'ın eylemlerinin İslam'ın imajının karalanmasında büyük rolü olduğunun altını çizdi. Krizin ortaya çıkmasından sonra laik, ılımlı İslamcı, militan İslamcı tüm kesimler tepkilerini ortaya koydu, Danimarka'ya karşı eylem çağrısı yaptı. Öfkede haklıydılar. Ancak burada sorulması gereken bir soru var. Bizim siyasilerimiz dahil, Sistani'nin yaptığı çıkış zamanında niye yapılamadı? Irak'ta masum siviller bombalanırken, masum insanlar kaçırılıp kafaları kesilirken ve bütün bu eylemler İslam'a en büyük kötülüğü yaparken niye sessiz kaldılar? Şiddete, teröre neden yeterince karşı koymadılar? İnançlaterör arasına kesin bir çizgi konulmamasının bedelinin ne kadar ağır olabileceğinin açık örneklerini yakından gördü bu toplum. Sivas'ta 37 kişinin nasıl yakıldığını unutmadık. Maraş'ta, Çorum'da inanç adına yaratılan kıyımları unutmadık. Bunları yeterince tartışmadığımız, sorumluları ortaya çıkarıp cezalandırmadığımız için rahatsızlık duyulan her olayda tepki ölümcül şiddet biçiminde ortaya çıkabiliyor. Dileriz Trabzon'daki cinayet böyle bir öfkenin sonucu değildir. Dileriz, bu kanlı olayın Danimarka'daki karikatür krizi ile bir ilgisi yoktur. Ancak, ilk haberler olayın bizim dileklerimiz dışında geliştiği yönünde. Böyle bir durumda Türkiye'nin sabıkasına, Batı'ya duyulan öfke nedeniyle masum bir rahibin öldürülmesi olayı da eklenecek. Herkesin inancı var ve herkes bu inanca saygı duyulmasını istemekte haklı. Ama bu hak, yine kimseye inancını zedeleyen eylemlerde bulunanları öldürme hakkını vermez. Hollanda'da Theo Van Gogh'un öldürülmesiyle başlayan bu süreç, laik Batı toplumlarında, İslam'ın kendisini rahatsız eden herkesi ve temsilcilerini şiddetle yok etmeye başvurmaktan çekinmeyen bir inanç sistemi olarak algılanmasına yol açıyor. Toplumlar arası medeniyet çatışması böyle başlayabilir.
|