Allah'tan sevgili Balçiçek dünkü yazısında sormuş, bize de topu atmış: "Bukadarkötübirreklam...Bukadarkendiniakıllısayanadamı...Bukadarkısasüredeetkileyebilirmi?"...BalçiçekPamir'in bu sorusu iletişimde en önemli konulardan birinin altını bir kez daha çizme fırsatı veriyor: Reklamın 'güzel' olup olmaması değil, hedefine ulaşıp ulaşmamasıdır aslolan... Balçiçek İstanbul'u karın teslim aldığı günlerde gecenin bir yarısı tele marketing programlarına takılmış. Ürün, Magic Bullet... Her derde deva mutfak aletlerinden. Bir izlemiş. İki izlemiş. Sonra ürünü almış. Çok da memnunmuş. Peki yazısının ana ekseni ne? İki konuya değinmiş: Birisi, formatı en gerizekalılara göre kalibre edilmiş bir tele marketing programına takılmış olması. Diğeri, bu kadar kötü oyunculuk sergilenen, bu kadar kötü yapılmış bir reklam filminden etkilenmiş olması. Bence o çok hoş mizahi üslubuyla kaleme alıp anlattığı serüven, son derece ciddi bir çelişkiye ışık tutuyor: Biçim mi işlevi belirler; yoksa işlev mi biçimi? Aralarında Çin Seddi olmasa da sanatta daha çok birincisi geçerlidir. İletişimde ise ikincisi... Tansaş'ın algısını bir anda değiştiren 'Akıl almaz tüketici hakları' ile Lay's'in Ayşe Teyze'li 'Yavrum Maşallah' kampanyalarında reklam filmlerinin hiçbiri birer sanat eseri değildi. Fakat her ikisi de olağanüstü başarılı sonuç almışlar ve rakiplerine kök söktürmüşlerdi. Balçiçek'in bu alışverişinden kimselere söz etmek istememesini de çok iyi anlıyorum. Çünkü o programlar gerçekten de 'debil embesil idiot' arası bir yerlerdeki hedef kitleyi hizalıyor. Ben de, o her türlü pisliği çıkaran leke sökücülerden, her türlü vidayı, çiviyi söküp alan mucize anahtarlardan zamanında almış, aldığımı da kimselere söylememiştim. Hani KurtlarVadisi'ni gizli gizli izleyip, çevreye NationalGeographic izlediğini söyleyenler gibi.