Bedel ödetmeyen hayat arkadaşı
Ben öyle hayvanlarla içiçe büyümedim. Ailede, hatta sülalede diyebilirim, evinde pek kedi-köpek-balık vb. hayvanatla yaşayan kimse yoktu. Dolayısıyla içimde öyle doğuştan bir hayvan sevgisi mevcut değildi. Sonradan oldu.
Hatta bir oldu, pir oldu. Önce köpeklerle kurduğum dostluğun otunu çıkarıp onları evde baş köşeye yerleştirdim. Hayvanseverler arasında "köpekciler" ve "kediciler" diye bir ayrım vardır biliyorsunuz. Köpek sevenler kedilere, kediciler de köpeklere ve sahiplerine gıcık olabilirler...
Hatta "Kedisini yiyen komşusunun köpeğini öldürdü, köpeğin sahibini de ağır yaraladı" gibi haberlerle bile zaman zaman karşılaşabiliriz...
Yani bu gıcık olma durumu, bazen hasımlığa kadar varabilir. Neyse, işte ben de itiraf ediyorum; uzun zaman yolda gördüğüm her köpeği kucağıma alıp öpüp koklarken yanıma yanaşan kedilere "pıst!" dediğim olmuştur. Ne yalan söyleyeyim... Kedilerin bakışlarından da, o kendini beğenmiş tavırlarından da pek hazzettiğim söylenemezdi... Sonra sonra köpekseverliğim giderek boyut değiştirerek hayvanseverliğe dönüşünce, börtü-böcek-kuş-kedi ne görsem "Aman da himini" diye üstlerine atılmaya başladım. Hastalık gibi bu iş... Yakalandın mı, bütün yüreğini sardıkça sarıyor... Hastalık ama, "adamı götüren" değil tam tersi, "kendine getiren" cinsten bir hastalık. * * * Evde bir hayvanla yaşamak yemin ederim çok eğlenceli bir iş. Ama bir o kadar da bağlayıcı... İzmir-Çeşme-Bodrum arasındaki "Gevşe gevşeyebildiğin kadar" sloganıyla yürüttüğüm hayatımdan, bir iki haftalığına firar ettim. Şöyle bir İstanbul'a uzanayım, dedim. Çok sık olmaz benim bu şehre seyahatim. Eh kuyruklu yıldız gibi ender olarak şereflendirmişken de hızlandırılmış bir turla görmediğim eşim dostum kalmasın diyorum. Ayağı kırık sokak köpeciği gibi, günlerdir sokakları arşınlıyorum. Ama işte aklım evde. Benim dört ayaklılarda... Ardımda bir adam bıraksam ancak bu kadar huzursuz olurdum: Bensiz ne yer, ne içer, ne yapar, acaba beni özlemiş midir, yoksa "Oh be kafamı dinleyeyim biraz" mı demiştir? Kadın kimyası işte... Kafayı takacak bir canlı buluruz ille de.. Ama hayvan kısmının bir avantajı var tabii. Hele evde dört duvar arasında beslediğinin: Ölümüne sadakat! Kaçıp gidemez! Zaten istemez de... Rahatı bulup da bunayan ve dahi belasını arayıp gözü dışarda olan tek canlı türü insana inat! O yüzden evde bir hayvanla yaşamak çok eğlencelidir, mutlaka bir tane edinin dediğimde "Eee ben zaten evliyim yetmez mi?" cevabını dikkate almıyorum. Öyle değil... Eğlenceli derken, ağzı dili olan ama "hav, miyav, cik" türü sesler dışında sesler çıkaramayan hayvanlardan sözediyorum. Sinir bozmayan, durup durduk yerde kavga çıkarmayan, gösterdiği sevgi-ilgi karşılığında bedel ödetmeyen, dır dır etmeyen, yalan söylemeyen, sıkıldığında kaçıp gitmeyen bir hayat arkadaşı, insanı gerçekten çok mutlu edebilir. Deneyin. Denemesi bedava!
|