| |
|
|
Gencecik kız çıra gibi sönsün mü?
İstisna var yine de. Son durağım Bakırköy Devlet Hastanesi' nde tas ve hamam diğer günlerde aynı. Ana kapı, müracaat kulübesi, kayıt alma köşesi önleri ve acil servis labirentleri yine tıklım tıkış.
Beteri var İçeri girer girmez yüzüm gözüm aydınlanıyor. Gururlanıp keyifleniyorum. Son 2 ay içinde en az 5 kere yazdımdı çünkü. "Ne bu hastanenin hali? Tavan yaralıya müdahale eden doktorların başına çökmüş, daha da beteri bekleniyor" dedimdi hatırlayın.
Az bekle hele Sonra İl Sağlık Müdürü Mehmet Bakar, ekibiyle beraber gidip inceleme yaptıydı. Beni de arayıp; "Hallediyoruz, az bekle Savaş Kardeş" demişti. Müdür sözünü tutmuş. Ustalara parayı basmış, onlar da bayram boyunca çalışıp cillop etmişler acil servisi.
Sedyedeki kız Lâkin önemli olan hastalar ve yakınlarının zihinsel tadilatı. Kızan darılan olacak ama dost acı söyler. Vatandaş hastanelere bu kafayla gittiği sürece ne doğru dürüst hizmet alabilir ne de şikayetler biter.
Baygın halde Hemen evvelsi geceden örnek vereyim. Köşede sedye üzerinde yatan bir genç kız var. Tekstil atölyesinde çalışırken fenalık gelmiş, kapıp hastaneye getirmişler. Ardından haberi duyan anası, babası, teyzesi, halası, diğer yakınları da sökün etmiş. Manzara can sıkıcı . Genç kız baygın halde yatıyor, başında toplananlar ise hastanenin altına üstüne, doktoruna başhekimine kim var, ne varsa herkese her şeye bağıra çağıra sövüyor.
Ne bu tantana? Az ötesinde çok yaşlı bir teyzenin başında iki doktor, birkaç da hemşire var. Belli ki teyzenin durumu vahim. O telaş içinde bile doktorlardan biri dayanamıyor bu tantanaya: - Neden bağırıyorsunuz, hastane burası hanımlar? - Bizim kızımıza bir saattir bakan yok da onun için. Burası hastaneyse hastaneliğini bilsin. Doktor bu lafa gülsün mü, kızsın mı?
Durum kritik Yine de sakin davranıyor: - Gelir gelmez bizzat ben kanını, idrarını aldırıp tahlile göndermedim mi kızınızı? - Gönderdin ama şimdi bakan yok. - Tahlil gelmeden ne yapalım ki? Acil bir durumu yok. Tansiyonu düşmüş. Dinlensin kendine gelir. Bakın orada çok yaşlı bir hanım var, durumu kritik. - Bu da gencecik kız. Yaşlı kadın yüzünden bizimki çıra gibi elimizde mi sönsün?
Hani o yeminler? O durumda böyle bir cümle kurmak istidat işi doğrusu. Dalaşma uzayıp gidiyor. Doktor hala sakin şükür ki. Ama yok, laftan anlamak yanlısı değiller. Sonra bir başka hastanın yakınları bitiveriyor ortada. Onlar daha bir cazgır vallahi: - Bizi odadan dışarı attınız. Hastamız sedyede, sedye koridorda. Hiç utanma yok mu sizde? Hani doktor yemininiz?
Sonradan öğrendim Odadan attınız dedikleri yerde bir başka acil hastanın kalbi duruvermiş, ölüvermiş meğer. Şok cihazını çalıştırıp, geri döndürebilir miyiz diye yırtınıyor sağlık ekibi. O sırada diğer hastayı dışarı çıkarmışlar ki, kalabalık olmasın, morali de bozulmasın.
İçeri kaçtım ama... Vefat eden yaşlı bir amca. Oğulları, kardeşleri de koridorda. Acı haberi duyunca bir kıyamet de onlardan kopuyor. Fazlalık yapmayayım diye içeriye doğru, müşahede koğuşuna giriyorum. Bütün yataklar dolu. Kardan buzdan tırsıp evine dönemeyen bazı 'hasta sahipleri' (bayılıyorum bu lafa) ayaklı uçlu uzanmışlar tedavi gören akraba yataklarına.
Cam çerçeve inmiş Bir ara güvenlikçiler gelip dert yanıyor: - Abi ne güzel tertemiz yaptılar burayı. Ama aynı gece yaralı bir gençle gelen arkadaşları camı çerçeveyi indirdi bak!.." Sabaha doğru ayrılıyorum oradan da. Bu gece Anadolu yakası hastanelerine de bir bakarım diyorum kendime. Kısmet artık... Önemli bir şeyler olursa, onu da yazarım olur mu?
|