kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 
Dön baba dönelim, hacılara gidelim...
Olayın sırrı Calvin'de mi gizli?
ŞAKA - Dünyanın adı ne?

Dön baba dönelim, hacılara gidelim...

Çocukluk yıllarımda İsveçli mizah yazarı Hasse Zetterström'ün (1877-1946) bir hikayesini okumuştum. Bugün Türkiye'de gündemimizi oluşturan konular karşısındaki davranışlarımızı izlerken, bu hikayeyi hep hatırlıyorum.
En az 50 yıl önce okuduğum bu hikayeyi, belleğimde kaldığı kadarıyla tekrarlıyorum:
Bir baba ve oğlu, her pazar yiyeceklerini sırt çantalarına yükleyip, kent dışındaki kırlara uzanan uzun bir yürüyüşe çıkarlarmış. Yürüyüşün sonunda kırlarda oturur, yanlarında getirdiklerini yerlermiş. Akşamüstü de hava kararmadan yine yürümeye başlar ve evlerine dönerlermiş.
Bir pazar yine yürüyüş için hazırlanmışlar. Tam bu sırada sağanak şeklinde yağmur başlamış. Oğlan babasına "Baba bu yağmurda yürüyemeyiz. Bu pazar herhalde evde oturacağız" demiş. Baba bu sözlere sinirlenip, oğlunu terslemiş:
- Hiçbir yağmur yürüyüşümüze engel olamaz. Şimdi sırt çantalarımıza yemeklerimizi koyup, yemek masasının etrafında üç saat yürüyerek döneceğiz!
Babanın söylediğini yapıp, sırt çantaları sırtlarında, tam üç saat masanın etrafında dönmüşler. Sonra sandalyelere oturup, sırt çantalarını açmışlar, yemeklerini çıkartıp, yemeye başlamışlar. Bu sırada baba oğluna "Bana tuzu ver" demiş. Oğlan gidip mutfaktan tuzluğu getirmiş. Baba sinirlenmiş:
- Sırt çantasına tuz koymayı unutmuşsun. Eve dönüp tuzu al, bana buraya getir, diye bağırmış.
Oğlan üç saat masanın etrafında dönmüş. Mutfaktan tuzluğu aldıktan sonra, ters istikamette üç saat daha dönmüş masanın çevresinde.Sonra babasına uzatmış tuzluğu. Baba "Aferin, bir işe başlayınca yarım yapmak olmaz. Biz prensip sahibi insanlarız" demiş.
Bu sırada hava kararmaya başlamış. Baba ayağa kalkarken, oğlan yalvaran bir sesle, babasına, "Babacığım, ben burayı çok sevdim, hem de çok yoruldum. Bu akşam eve dönmeyip burada kalalım" demiş. Baba biraz düşünmüş ve oğluna şu cevabı vermiş:
- Tamam oğlum. Ben de burayı çok sevdim. Bu gece burada kalacağız.
Ve baba oğul o gece kalıp, orada uyumuşlar.
Zetterström'ün hikayesi, belleğimde kaldığı kadarıyla böyleydi.
Şimdi bir düşünün yıllardır içinde bulunduğumuz siyasi çekişmeler sarmalını.
Gündemimizi işgal eden "Önemli Konular" listelerini bir hatırlayın. Kimler neleri yapmak istedi, kimler nelere "Hayır" dedi ve sonra neler oldu?
- Boğaz'a köprü yapacağız.. Hayır yapamazsınız. Önce Zap köprüsünü yapın.
- Çok kanallı, özel televizyonculuğu getireceğiz.. Hayır yapamazsınız. Anayasayı çiğnersiniz.
- PTT'yi özelleştireceğiz.. Hayır yapamazsınız. Kurtuluş Savaşı'nı telgrafçılar başlatmıştı.
- Otoyollar yapacağız.. Hayır yapamazsınız. Önce demiryollarını yapın
- Ortak Pazar'a gireceğiz.. Hayır giremezsiniz.. Sonra onlar ortak biz pazar oluruz.
- İhracat hamlesi yapacağız.. Hayır yapamazsınız. Her şeyi ihraç edersek biz içeride aç kalırız.
- Otomotiv sanayisi kuracağız.. Hayır kuramazsınız. Siz sadece montaj sanayi kurabilirsiniz.
- Yabancı sermayeyi getireceğiz.. Hayır getiremezsiniz. Sonra kapitülasyonlar canlanır.
Bu hikâyede kim baba, kim oğul ve neresi ev neresi kır siz çıkartın.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Her siyasi parti ideolojik bir hareket değildir   / 26-01-2006
 Türk televizyonları da "Sorun" mu olmaya başladı?   / 25-01-2006
 Geleceği kesin biçimde bilmek bazen can sıkıyor...   / 24-01-2006
 Az sayıdaki "Birleştiren adam"lardan biri vefat etti...   / 23-01-2006
 Basının geleceği internet ve "vatandaş gazeteciliği"   / 22-01-2006
 Köktenciliğe karşı "Türk modeli" dimdik ayaktadır...   / 21-01-2006
 Erbakan'ın cezaevine girmesi adalete güveni artırır mı?   / 20-01-2006
 Düğmeye basacak parmak kimin parmağı olabilir?   / 19-01-2006
 Çifte standartlar ışığında yargının bağımsızlığı...   / 18-01-2006
 İnançların dünyası da, dünyevi gerçeklere bağımlıdır   / 17-01-2006
REHA MUHTAR
Kadın ne ister?
"Kadın sevilmek ister" demiş...
MEHMET BARLAS
Dön baba dönelim, hacılara gidelim...
Çocukluk...
EMRE AKÖZ
Kapitalizm niye gecikti?
Tartışmanın sorularından biri...
MAHMUT ÖVÜR
Roche'da son tango
Çok değil iki yıl önce Türkiye 'Roche...
SAVAŞ AY
Gencecik kız çıra gibi sönsün mü?
İstisna var yine de.
HINCAL ULUÇ
Takke düştü.. Suçlu ortaya çıktı.. Bizler!..
İstanbul'a...
Adım kullanılıyor
Adım kullanılıyor
Galatasaray camiasının gündemindeki isim Ünal Aysal Tahran'dan...
Kovulmadan gitmem
Kovulmadan gitmem
Gerets, "2+1 senelik sözleşmem var. Mart'ta yönetim değişse de...
Köşk tartışması bizi böler
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, atv'de Altaylı'ya "Teke Tek" konuştu.
Ecevit: Ağca'yı başımıza yıktılar
Eski başbakan ve DSP'nin eski genel başkanı Bülent Ecevit,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu