| |
|
|
Cemil Çiçek tüküremedi.. Yuttu!..
"Kanun diye kanun diye kanun tepelendi" demiş şair.. Aynen öyle oldu.. Kanun diye, kanun diye hukuku tepeledik sonunda.. Orhan Pamuk davası Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in başına işler açmış, onu aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık durumuna getirmişti. Bakanın bu durumdan nasıl çıkacağını merakla bekleyenlerin başında da ben vardım.. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in meşrebi "Türkler 30 bin Kürt, 1 milyon Ermeni öldürdü. Türk olduğumdan utanıyorum" diyen romancının yanında olmaya uygun değildi. Partisinin hiç değildi de, takiyeciliği pek iyi becerenler, AB'nin baskısı ile Pamuk olayını en azından görmez, duymaz ve bilmezden gelmeyi başarıyorlardı.. İşin içinden tereyağından kıl gibi sıyrılmak üzerelerken, Yargıtay pişmiş aşa su kattı ve "Bu davanın açılması için Adalet Bakanı'nın izni gerekir" dedi. Şimdi işi baştan alıp özetleyelim ki, durum tüm çıplaklığı ile ortaya çıksın.. Orhan Pamuk 6 şubat 2005'te bir İsviçre gazetesine "Türkler 30 bin Kürt 1 milyon Ermeni öldürdü. Bazen Türk olduğumu söylemekten utanıyorum" lafları etti. Bunun üzerine savcılık soruşturma başlattı. Orhan Pamuk savcılığa verdiği ifadede "Ben Türküm, bununla gurur duyuyorum, bu lafları etmedim" dedi. Savcılık 17 mayıs 2005'te dava açabilmek için Adalet Bakanlığı'ndan izin istedi. Çünkü mevcut yasa, Adalet Bakanı'nın izni olmadan dava açılamayacağını amirdi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek savcılığa yanıtını, yeni Ceza Yasası yürürlüğe girdikten sonra 8 haziranda verdi ve "Bu yasaya göre izin gerekmez. Sorumluluk sizin" dedi. Savcılık bunun üzerine 30 haziran 2005'te davayı açtı. Bunun üzerine, bu defa mahkeme, 17 aralıkta bakanlığa ulaşan yazı ile yeniden izin istedi. Bu arada Yargıtay 27 aralıkta, durumu aydınlatan kararı verdi. Eski kanun döneminde suç işleyen kişiler, eski kanuna göre işlem göreceklerdi. Yani Orhan Pamuk olayında da, dava açılması ancak Adalet Bakanının izni ile mümkündü. Yargıtay'ın bu açık kararı Cemil Çiçek'i fena sıkıştırdı. Tam da dediğimiz "Sakal-Bıyık" durumuna geldi. Önce Orhan Pamuk'a zarf attı.. "Özür dile" diye yalvardı adeta.. Pamuk özür dilese işi örtbas edebilme konumuna gelecekti. Pamuk oralı bile olmadı. Lafları Nobel adayı iken etmiş, kazanamayınca, Türkiye'de savcılıkta verdiği ifadede yalanlamış, "Ben böyle şey demedim" demiş, sonra yurtdışında gene kahraman kesilip "Sözlerimin arkasındayım" diye gürlemişti. Şimdi özür dilemesi için hiçbir sebep yoktu. Duruşma günü yaklaşırken, Batı medyasında yoğunlaşmaya başlayan baş yazılarda Türkiye fena halde sıkıştırılıyor, Pamuk'a yoğun destek veriliyordu. Türkiye, ya baskılara boyun eğip davayı durduracak, ya da sürdürecek, bu da Pamuk'u Batı dünyasında kahraman yapacaktı. Pamuk'tan yüz bulamayan Çiçek, Yargıtay kararına rağmen sorumluluğu yüklenemedi ve mahkemeye 13 ocak 2006'da "Yeni yasa ile izin koşulu kalkmıştır. Beni ilgilendirmez" diye cevap verdi. Mahkeme 22 ocakta "Bakanlıktan yasa gereği şart olan izin alınmadığı için davanın düşmesi" kararını verdi.. Ve dünyanın en komik hukuk uygulaması gerçekleşti.. Mahkemenin kararı "Adalet Bakanlığı'nın iznini şart koşan" eski yasaya dayanıyor. Adalet Bakanı "Yeni yasa geçerlidir. İznim gerekmez" diyip kaçıyor. Yani ayni olayda, Türkiye'de "Hukuk"u gerçekleştirmekle görevli iki kurumdan biri eski, öteki yeni yasayı uygulayınca yürürlükteki yasalara göre işlenmiş bir suçun davası düşüyor. Ne mahkeme üzerine alıyor sorumluluğu, ne de Adalet Bakanı.. Öyle olunca Orhan Pamuk davadan, Türkiye AB'den sıyırıyor. Şimdi anlı şanlı medyama da sorum var.. Bu durum M. Ali Ağca için olsa, yani onun davası düşseydi, bugün olduğu gibi dut yemiş bülbül misali susup oturur muydunuz, yoksa geçen hafta yaptığınız gibi yeri göğü birbirine mi katardınız?. Hukuk, Pamuk başka, Ağca için başka mıdır?. Hukuk uygulandığı kişiye göre değişken bir kavram mıdır?. Her Türk'ün kanun önünde eşit olduğunu söyleyen anayasa hükmünden Türk medyasının, Türk aydınının anladığı bu mudur?. Benim vicdanım rahat değil.. Ya sizin?..
|