Komutan'a 'Bul' mektubu

Cuma günkü SABAH'ın manşeti, "Komutandan Kal Mektubu" idi. Hava Kuvvetleri Komutanı Faruk Cömert, yüksek ücretle özel sektöre geçen savaş pilotlarına duygusal bir mektup yazmıştı ve onlara "Her şey para değil... İyi düşünün" çağrısında bulunmuştu.
Şimdi benzer bir çağrıyı ben, kardeşi faşist teröre kurban giden Hava Kuvvetleri Komutanı'na yapmak istiyorum. "Her şey makam değildir. Kardeşinizin katillerini bulun" diyerek.
Doç. Dr. Bedrettin Cömert, bugünkü koşullarda liberal diyebileceğimiz bir sol anlayışa sahipti.
Buna rağmen, ölüm mangalarının hedefi oldu ve kalleşçe infaz edildi.
O Cömert'in kardeşi yıllar sonra gelip Hava Kuvvetleri Komutanlığı koltuğuna oturdu. Şimdi geçmişin karanlık olaylarının üzerindeki tül perdesini kaldırma şansına sahip.
Aradan geçen zaman, o henüz bir genç subayken, bir sürü insanın canını kıyanların Özel Harp Daireleri, Gladio'larla ilişkisi olduğunu ortaya koydu.
Mehmet Ali Ağca'nın ifadesinin alınmasının Necdet Üruğ'un özel emri ile durdurulduğunu, Ağca'nın askeri bir cezaevinden nasıl kaçırılabildiğini herkes anladı.
Terörün kendi başına varolmadığını, bir düzen değişikliği isteyenler tarafından özel olarak yetiştirilip büyütüldüğünü fark ettik.
Bugün terörden yakınanların terörü gizli gizli beslediklerini gördük.
Dün Şemdinli'de tanık olduğumuz olayları aslında 12 Eylül döneminde bizzat yaşamıştık.
Nasıl Şemdinli'de iki uzman çavuş ve bir itirafçının yakalanmasının ardından bombalama olayları kesildiyse, 12 Eylül'le birlikte tüm terör eylemlerinin kesilmesine tanık olmuştuk.
Ama yine de biz şanslıydık.
Çoğu arkadaşımız öldü, kimi işkence gördü, kiminin hayatı kaydı.
Ama sizin kardeşiniz öldü.
Onu, Türkiye'nin farklı bir yolda yürümesini istemeyen, kendi düzenlerinin hâkim olmasını isteyen güçler öldürdü.
Türkiye için farklı sesler çıkmasını istemeyen, bu ülkeyi, insanlarını bir güç savaşının basit oyuncuları olarak görenler katletti.
Kemal Yamak'ın anıları, bu güçlerin Amerikan destekli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Cavit Orhan Tütengil, Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç gibi birçok aydın insan kolaylıkla harcanabilecek birer piyon olarak görüldü ve harcandı.
Gladio veya adı her ne ise, bütün bu işlerin göbeğindeydi.
İnsanlar öldürüldü, işkenceden geçirildi, sürgüne gitmek zorunda bırakıldı.
Bütün bu yaşadıklarımızın izleri günümüzde de devam ediyor.
O gün komünistlere karşı yürütülen plan, bugün Kürtlere uygulanmak isteniyor.
Ancak küreselleşen dünyada bu işleri yapmak eskisi kadar kolay değil. Üstelik, demokratikleşme rüzgarından etkilenen her ülke geçmişin kirli işlerinin hesabını soruyor.
İspanya'dan Arjantin'e, Şili'den Bolivya'ya kadar bir arınma süreci yaşanıyor. Herkes geçmişin suçlarının peşine düşmüş durumda.
Türkiye de çağdaş bir hukuk devleti olacaksa, böyle bir arınma sürecinden geçmek zorunda.
Kendi halkını düşman görüp birer birer infaz ettirenleri ortaya koymak zorunda. Yoksa, yapılan veya yapıldığı iddia edilen bütün hukuk reformlarını çöpe atmak gerekir.
Burada Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert'e özel bir görev düşüyor. Kardeşini kimin, niçin öldürdüğünü ve katilleri kimin özenle koruduğunu bulmak.
Bu insani bir görev.
Ama aynı zamanda bir insanlık görevi.