|
Güzelliğe yenik düşen bir canavarın öyküsü
|
|
Karşımızda çok daha parlak, zengin, gösterişli ve inandırıcı bir King Kong var. Peki 60 yıl önceki filmin pabucunu dama atacak mı? Bu hiç kolay değil.
Kült filmlere dokunmak tehlikelidir, insanın eli yanıverir. Hele "King Kong" gibi 1933 yılının son derece sınırlı teknik olanaklarına karşın, Merian Cooper- Ernest Schoedsack ikilisinin dehasıyla hem bir fantastik sinema başyapıtı, hem de çağlar ötesi bir aşk hikayesine dönüşmüş çok önemli bir filme... Nitekim 1976 yılında bu deneyimi yaşayan yapımcı Dino di Laurentiis-yönetmen John Guillermin ikilisi bunu çok iyi öğrenmişlerdi. Ama Peter Jackson'ı yani arkasında "Yüzüklerin Efendisi" serisinin inanılmaz başarısı bulunan bu Yeni Zelandalı modern zamanlar dahisini durdurmak kabil mi? Hele yeni bir 'King Kong' yapmayı '9 yaşından beri hayal etmiş' ise... Böylece ortaya bu klasik filmin 'extended- uzatılmış' bir versiyonu geliyor sanki... Asıl filmin 100, ikincisinin 135 dakikasına karşın tam 187 dakikalık bir filmle... Herşeyi de aynı ölçüde birkaç katıyla çarpmak mümkün. Öncelikle 207 milyon dolarlık efsanevi bütçesini, ayrıca adadaki tarih- öncesi yaratıkların sayısı ve boyundan özel efektlere, duygusal sahnelerin altının çizilmesinden 1930'ların canlandırılmasına dek... Ama filmin aynı oranda 'daha iyi' olduğunu söylemek de kolay değil. Aslında dönemi veren giriş ve final bölümleri, belki tüm filmin en iyisi. Jackson başta kabaca 20 dakikalık bir süre içinde, bize 30'ların tüm havasını veriyor. Büyük Bunalım pençesindeki yoksulluğundan işsizliğine, eğlencesinden araba çılgınlığına, modasından gece yaşamına...Ve yine finaldeki New York bölümleri de enfes bir dönem duygusu taşıyor. Aslında o ürkünç Kafatası Adası'ndaki bölümler de fena değil. Jackson, perdede inanılmaz bir görselllik ve sürekli bir gerilim/ korku duygusu yaratmayı biliyor. Örneğin ada kıyılarında karaya oturma sahneleri sanki "Titanik" gibi. Üstelik adanın o ilk ve korkunç görünümü, bana çocukluğumda okuduğum unutulmaz Arsen Lüpen macerası "30 Tabutlu Ada"nın düşlerime girmiş halini anımsattı! Sonraki bölümler de ünlü filmleri hatırlatıyor. Tüm o dinozorlu sahneler "Jurassic Park" serisinden fırlamış sanki. Kuyudaki sahneler de "Kutsal Hazine Avcıları" ndan ödünç alınmış gibi. Ve en az o filmlerdeki çekim ustalıkları var bu filmde de...
NEREDE O İLK FİLM İşte sorun bu... İnsanlık tarihi kadar eski bir efsanenin modern zamanlara Madame Leprince de Beaumont'un kaleminden aktarılmış hali olan Güzel ve Canavar masalına getirilen bu yeni yorum, 1933'ün o ilk filmindeki etki gücüne ulaşamıyor. Çok daha parlak, çok daha zengin, çok daha gösterişli ve çok daha inandırıcı olduğu halde... Çünkü o sinemanın başlangıç yıllarında henüz masumiyetini koruyan bir seyirci vardı, her şeye inanmaya, her şeyi kabul etmeye hazır...Ve hele o şeyi ilk kez görüyorsa ya da ilk kez bu kadar iyi yapılmış biçimde görüyorsa... O 'ilk görüş' artık biz sonraki kuşakların da ortak belleğine yerleşti. İlk "King Kong" filmini bilmeden ve düşünmeden bu filme bakabilir misiniz? Böylece bu gösterişli film, tüm parlaklığına karşın tam anlamıyla doyurmuyor, tam anlamıyla esir almıyor. Çünkü yalnızca özgün "King Kong"u değil, anılan tüm filmleri de gördük, hepsini biliyoruz. Dolayısıyla, büyülenme hali yok. Elbette bunca işbilirliğe karşı belli bir hayranlık duygusu uyanmıyor değil. Ama örneğin bizler için yepyeni olan "Yüzüklerin Efendisi"ne benzer bir duygu değil bu... Belli ölçüde 'deja vu' hissiyle biraz zedelenmiş bir hayranlık. Aslında Jackson çok akıllıca davranmış. Ve filmine gösterişin yanısıra tam bir sinemasever tavrı yerleştirmiş. Örneğin ilk filmde olmayan bir 'yönetmen' kişiliği ve bir film çekme serüveni eklemiş, hem de bu akıl almaz maceranın tüm akışı boyunca... Üstelik başlarda hayli sinemasal çağrışımlar var. Örneğin dönemin ünlü kadın oyuncuları anılıyor ve sıra Fay Fray'e geldiğinde, yönetmen "O şimdi RKO'da Cooper'e film çekiyor" diyor. Yani, dönemin yıldızlarından Fay Fray, RKO şirketinde yönetmen Merian Cooper'la çalışıyormuş. Çektiği film ne mi? Elbette ilk ve asıl "King Kong"...
ELBETTE İZLENİR Ayrıca Jackson, Ann'in dev orangutana olan hislerini diğer filmlere kıyasla daha yoğun biçimde gösterirken, bunun ardında yatan kadının güce ve iktidara olan hayranlığını belirtiyor, daha modern bir psikanaliz biçiminde... Çok iyi anladınız. Bu film elbette izlenir, rahatlıkla ve keyifle izlenir, hatta izlenmeli. En azından finalde ilk filmi de kapatan o ünlü cümleyi bir kez daha duymak için: "Onu uçaklar değil, güzellik öldürdü!" Ama yine de, 60 yıl öncesinin filmi yanında sinema tarihinde edineceği yer hayli mütevazı olacak, şimdiden söyleyelim. KING KONG Yönetmen: Peter Jackson Senaryo: Fran Walsh, Philippa Boyens, P. Jackson Görüntü: Andrew Lesnie Müzik: Howard Shore Oyuncular: Naomi Watts, Adrien Brody, Jack Black, Andy Serkis, Jamie Bell, Kyle Chandler, Thomas Kretschmann, Lobo Chan, Evan Parke, Colin Hanks Universal (Amerika-Yeni Zelanda ortak-yapımı).
|