Filistin'in geleceği
Çarşamba günü Filistinliler sandık başına gidecek. Seçimlerin gerçekleşeceği ortam, Filistinliler açısından en ideal koşulları içermiyor. Filistin yönetiminin kontrolü altında olması gereken yerlerde genelde bir kanunsuzluk ve düzensizlik hüküm sürüyor. Çeteler ortalığı şiddete bularken, insanlar başvuru mercii olarak resmi otoriteye değil kabile-aşiret ilişkilerine güveniyor. Filistin'in en büyük partisi El Fetih içinde yaşanan kavgalar, kısa süren bir parçalanmaya da yol açtı. El Fetih'in kurucu nesli, Oslo barış süreci sayesinde Filistin'e döndükten sonra çılgınca bir yolsuzluk çarkına kendini kaptırdı. Genel olarak yönetimini ele geçirdiği bölgeleri kötü idare etti. Yerini yavaşça da olsa gençlere bırakmamak için direndi. İkinci İntifada döneminde Filistin'de, başta güvenlik güçleri olmak üzere, tüm yönetim kurumları çöktü. İsrail'in, Filistinliler'in yaşamını kısıtlamaya yönelik tedbirleri de bu çöküşün daha da kapsamlı olmasına katkı yaptı. Yaser Arafat'ın yerine Başkan seçilen Mahmud Abbas ne devlet yapısını güçlendirmeyi başarabildi, ne de yolsuzlukların önünü kesebildi. Bunların da doğal sonucu olarak bir yandan El Fetih içinde nesiller arası iktidar mücadelesi kızıştı. El Fetih dağınıklığı ve yolsuzluklar nedeniyle irtifa kaybederken, özellikle sosyal hizmetlerdeki başarısı ve dürüstlüğü nedeniyle Hamas zemin kazandı. İkinci İntifada'nın şiddet ortamında da terör eylemlerinin büyük bir kısmını üstlenen Hamas'ın ve İslami Cihad örgütünün destekleri arttı.
Abbas başarısız Filistinliler'in yüzde 86'sı Filistin yönetimini yolsuzluklara bulanmış diye tanımlıyor. Mahmud Abbas'ın bu rakamda simgelenen başarısızlığında kendi beceriksizliği mi, İsrail'in ona destek verecek adımlardan kaçmasının mı daha ağırlıklı bir rol oynadığı konusunda ciddi bir tartışma var. Tartışılmayan, Abbas'ın başarısızlığının Hamas'ın gücünü arttırdığı, Filistinliler arasında hayli şiddetli bir hesaplaşma ihtimalini güçlendirdiği. Seçimleri Batı Şeria'da El Fetih'in, Gazze'de ise Hamas'ın önde bitirmesi bekleniyor. Hamas'ın içinde şiddeti giderek azaltarak siyasi yolları denemek isteyenlerin gücü şimdilik artmış görünüyor. Zaten Filistin toplumunun genel eğilimleri de bu yön değişimini destekliyor. Filistin Siyaset ve Araştırma Merkezi'nin aralık ayı sonundaki verilerine göre Filistinliler'in yüzde 83'ü İsrail'in Gazze'den çekilmesini silahlı direnişin bir başarısı olarak görürken; yüzde 68'i de silahlı mücadelenin Filistinliler'in ulusal hedeflerine yaradığını düşünüyor. Ancak Gazze'de ve Batı Şeria'da Filistinliler'in yüzde 61'i İsrail'e silahlı veya bombalı saldırıların sürmesine de karşı.
Siyasi diyalog şart Bundan sonra ne olacağı konusunda kesin bir şey söylemek zor. Hamas'ın hükümete girmesi halinde İsrail'in ve ABD'nin ne tür tepki vereceği belli değil. AB bu konuda daha açık ve Hamas'ı bir siyasi aktör olarak kabul etmekten yana. Bu yaklaşımın güçlenmesi içinse Hamas ve İslami Cihad'ın siyasi süreci benimsediklerini, silah bırakmaya hangi koşullarda razı olacaklarını belirtmeleri gerekiyor. Bunun ön koşulu, İsrail'in de tek taraflı hareket etmekten vazgeçerek Filistinliler'le siyasi diyalog içine girmesidir. Gazzeli hukukçu Şarhabil ez-Zaim ise şu korkuyu dile getiriyor. Seçimlerin ardından önce Filistinliler arasında hayli şiddetli bir hesaplaşma dönemi yaşanacak. Filistin'de düzen kurulabilmesi ancak ondan sonra mümkün. Eğer haklıysa bu yıl Filistin'de hayli zor ve acılı geçecek demektir.
|