| |
Enerji güvenliği
Ukrayna krizinden üç hafta sonra Avrupa'ya yine doğalgaz korkusu çöktü. Türkiye'ye de. Nedeni: 60 yılın en soğuk kışını yaşayan Rusya'nın halkını ısıtmak için ihracatı azaltması. Bizim için durum daha kritik; İran da gaz akışını kıstı. Bu soğuk sürprizler, enerji politikalarının tartışılmasını gerektiriyor.
Başkan Putin'in "Dünyanın enerji başkenti" ilan ettiği Moskova'da tüm apartmanlara uyarı yazıları asıldı: "Enerji tasarrufu yapın, sakın çamaşır ve bulaşık makinelerinizi çalıştırmayın!" Nedeni: Moskova'nın eksi 30 dereceye inen kutup soğuğuna teslim olması. Üstelik daha da soğuk bir dalganın beklenmesi. Yetkililer sadece savaş hali için depolanan stratejik petrol rezervlerini devreye soktular, doğalgazla çalışan elektrik santrallerine "Alternatif kaynak bulun" talimatı verdiler. Yetmedi: Gazprom yüzde 40 artan iç talebi karşılayabilmek için Avrupa'ya gönderdiği doğalgazda kesinti yaptı: AB'ye giden günlük doğalgaz miktarı 390 milyon metreküpten 350 milyon metreküpe düşürüldü. Rusya'nın bu kararı kaçınılmaz Türkiye'ye gaz getiren Mavi Akım'ı da etkileyecek. Ama az ama çok. İşin kötüsü, İran da yine aynı gerekçelerle, Türkiye'ye gönderdiği gazı azalttı. Şimdi Enerji Bakanlığı darboğaz olasılığına karşı harıl harıl önlemler paketi hazırlıyor. Giderek daha da sık yaşanacak bu kriz, enerjide ne denli keskin bir bıçağın sırtında olduğumuzu bir kez daha gösterdi. Aynı kaygı ve korkuları yaşayan AB, 24 Ocak'ta enerji bakanlarını toplayacak. 23-24 Mart'taki AB zirvesi de "Enerji güvenliği"ne ve elektrik üretim politikalarında köklü değişikliğe ayrılacak. Zira enerjide doğalgaza giderek artan bağımlılığın ilerde başlarına ciddi bir dert açacağını gördüler. Nedeni çok: * AB'nin enerjide bugün yüzde 50 olan dışa bağımlılık oranı, önlem alınmazsa 2030'da yüzde 70'e ulaşacak. * Petrolde olduğu gibi doğalgazda da kaynaklar bir avuç ülkenin elinde: Rusya, İran, Libya, Cezayir, Endonezya, vb. * Doğalgaz üreticilerinin de OPEC benzeri kartel kurmaları kaçınılmaz olacak. Bu petrol gibi doğalgazda da uluslararası borsalar kurulmasını getirecek. Anlamı: Fiyatı günümüzde olduğu gibi üretici-tüketici ülkeler arasındaki uzun vadeli sözleşmeler değil, art-talep dengesi oluşturacak. Petrolde yaşadığımız gibi, fiyatların fırlaması için en küçük siyasal gerilim yetecek. * Bugün ülkeler arasındaki sözleşmelerle bağlantısı yapılan LNG dediğimiz sıvılaştırılmış doğalgaz da o borsaların konusu olacak. LNG yüklü dev tankerler en yüksek fiyatı veren ülkelerin dolum tesislerine yönelecek.
Kömürün muhteşem dönüşü Çare? Akarsulardan enerji üretiminde tavana ulaşıldığına (yakında Türkiye de o sınıra gelecek), rüzgar gibi alternatif kaynaklar hiçbir zaman önemli katkı sağlayamayacağına göre, geriye iki seçenek kalıyor: Nükleer ve kömür. AB'ye göre, ikisinden birine değil, ikisine birden yönelmek gerekiyor. Nükleer santral projelerinin raflardan indirilmeye başlamasının nedeni bu. Kömüre gelince, AB, kıtada bol olan bu seçeneğe yüklenmekte kararlı. Çünkü altın kuralı hatırladı: Enerjide ağırlık mutlaka yerli kaynaklarda olmalı. "Çevreyi kirletiyor" eleştirilerini sonsuza kadar susturacak devrim de kapıda: İsveç şirketi "Vattenfall" santrallerin kömürdeki karbondioksit gazını yer kabunun derinliklerine göndermelerini sağlayacak teknoloji geliştirdi. İlk tesis İsveç'te kuruluyor, ikincisi Almanya'da. Sayı hızla artacak. Bu tablo karşısında kömür rezervlerinde dünyanın 11'inci zengin ülkesi olan Türkiye'nin elektrik üretiminin yüzde 43.5'ini ithal doğalgazdan, buna karşılık sadece yüzde 19.3'ünü yerli kömürden sağlaması size akılcı geliyor mu? Geliyorsa, devam edelim. Ama yukarda anlattığımız gibi, daha sık krizlere ve sürekli kabaracak faturaya da hazır olalım...
|