Kılıbık...
"Evde son sözü ben söylerim... 'Sen nasıl istersen öyle olsun karıcığım' derim... Ben biraz kılıbığım... Sanırım mutluluğun formülü bu... " Böyle söylüyor Cem Özer.. Felaket zikzaklı, arka arkaya evlenip boşanmalı, çok ağır suçlamalara hedef olacak kadar ıstıraplı ilişkilerden sonra, kılıbık davranmakta karar kılmış, mutluluğu orada arar olmuş... Haklı mı?.. Bilemem... Nurgül Yeşilçay'a "Sen nasıl istersen öyle olsun karıcığım" deyince, evde kavga ve gürültü çıkmıyor mu?.. Kadın erkek ilişkilerinde bir türlü bulunamayan mutluluğun formülü burada mı?.. Kendisini anlatırken samimi mi?.. Yoksa, laf olsun torba dolsun diye mi konuşuyor?.. Bu söylediğine ciddi ciddi inanıyor mu?.. Yoksa şovmen olarak ironikleşiyor mu?.. Bir taktik midir söyledikleri?.. Yoksa taktiklerin nihayete erdiği bir bitiklik belirtisi midir?..
Felaket zikzaklı, 3-4 kez evlenip boşanmalı, çok ağır suçlamalara hedef olacak kadar ıstıraplı ilişkilerden geçen bir erkek, 45'li yaşlarında, hidayete erip, hayatta mutluluğu karısının dediklerine itiraz etmemekte bulabilir mi?.. Kadın egemenliğine kayıtsız şartsız boyun eğince, ilişkilerde kadınsı dırdır, ya da vır vır, erkeksi hot zot sona erer mi?.. Kadın iktidarını resmileştirirse, istediğini elde eder mi?... Erkek kadının gizli iktidarını açıkça kabul ederse, gevşeyerek sonsuz bir huzura erer mi?.. Hayat nasıl daha kolaydır?.. Kadın ve erkek nasıl daha rahatlayacaktır?.. Tabiat neyi emretmektedir?..
Gerçek olan, tabiatın herkes için hep aynı şeyleri emretmediğidir... Herkesin gerçeğinin kendine göre değiştiğidir... Kılıbıklık kadar otoritenin, gevşeklik kadar hükmetmenin prim yaptığıdır... Hayat kadının ve erkeğin kişisel ihtiyaçlarında düğümlenmektedir... Hayattaki ilişkiler birbirini bulma meselesinde çözümlenmektedir... İhtiyaçların çakışmasında mutluluk gelmektedir... İhtiyaçların çatışmasında, kavgalar artmaktadır... Gerisi teferruat olarak kalmaktadır...
Gerçek olan, Cem Özer isimli, felaket zikzaklı, 3-4 kez evlenip boşanmalı, çok ağır suçlamalara hedef olacak kadar ıstıraplı ilişkilerden geçen bir erkeğin, 45 yaşında genç, güzel bir sevgiliyi ve kendine güzel bir çocuk veren anneyi bulmuş olmasıdır.. Kadının gençliği ve güzelliği Cem Özer'i gençleştirip, tazelemekte, verdiği çocuk onu erkek olarak dinginleştirmektedir... En muhtemeli, kendisine yönelik beğeni, onu erkek gibi hissettirmektedir... Cem Özer, yeni doğan bir çocuğun babası, güzel ve hoş bir kadının ise sevgilisidir... Bu aralar, ruhunu alkışlayanı, erkeklik gururunu okşayanı çoktur... Bu şartlarda gösterdiği kılıbıklık, bir kişilik tercihi değil, varolan yaşam standartlarına duyduğu saygıdandır...
Istıraplı ilişkilerde, umulmadık zikzaklarda, yalnız kalınan ve uzaklarda aranan mutluluklarda, uzun zaman hiçbir şey bulamayan bir erkeğin, sığındığı, mutlu, mesut, sıcak bir limandadır... Limana gelen kaptan, çok büyük fırtınalardan geçerek, birkaç kez alabora olacak kadar tehlikelerin içinde sürünerek, yara ve bere içinde bu limana yanaşabilmiştir... Uzun bir zaman açık deniz kaptanlığı esnasında edindiği alışkanlıkları yapması beklenmez... Üstelik, limanda sıcak çorba, tatlı bir yuva, üstelik bir de çocuk "Baba" diyerek sayıklamaktadır... Bu durumda kılıbıklık bir kişilik tercihi değil, yaşanan limana duyulan sevgidendir... Bir süre sonra kılıbıklık geçecektir... Önemli olan huzurun geçmemesidir...
|