Komploya inanma, komplosuz kalma
Dince yasaklanan gelecekten haber verme denemeleri için aziz halkımızın geliştirdiği ' fala inanma, falsız da kalma' numarası, kişinin kendisini aldatması ve kendi kendisiyle dalga geçmesinin karışımı... Muzip bir alaycılıkla bu yasağı delmenin risklerini bilen Müslüman insan geleceğe yönelik meraktan kendini alıkoyamaz. Bu yüzden yarınlarla ilgili bir bilgi kırıntısı için dahi inancının dayattığı yasağı sık sık çiğner. Şimdilerde de ' yaşanan zamanın gizli gerçeklerini öğrenme' dürtüsü yaygınlaştı: - Komploya inanma, komplosuz kalma! Güncel olayların gizeminden bahseden her yazı ve söz şehvetle tüketiliyor. Esasen bu süreci epey önceden sezmiş, üç yıl kadar önce bu sütunlarda da 'Komplo pazarına nur yağacak' başlığıyla dile getirmiştim. Böyle bir dönemde kuş gribinin hiç de masum bir tehdit sayılmayacağı belliydi. Nitekim pek çok kimse bu konuda derin şüphelerini çevresi ile paylaşıyor. Şahsen son dakikaya kadar zihnimde böyle bir ihtimale yer vermediğim halde bazı önemli zatların bu konudaki yorumlarını ' yabana atılır' nitelikte bulamadım. Sırf düşmanlık olsun diye Türkiye'nin ormanlarını yaktıran gizli servisler bulunduğuna göre, koca bir kanatlı hayvan sektörünü sarsacak böyle bir tezgah niye şeytani beyinlere düşmesin? Dünyanın en gelişmiş ülkeleri biyolojik silah çalışmaları yapıyor. Bunlardan İran'a hesap kesmek isteyen bazılarının Doğu Beyazıt'tan başlayarak etkili bir fırıldak çevirmediklerinden kim emin olabilir? Bir zamanlar Nuh'un Gemisi'ni arama bahanesi ile Ermenilerce kutsal sayılan Ağrı Dağı'na odaklanmış ilgi de haklı olarak kafalara bin türlü vesvese düşürmüştü? Doğrusu yıllar önce ' Barış Gönüllüsü' diye ülkemize ve milletimize derin hizmetler (!) veren büyük müttefikimizin evlatlarınca ne numaralar çevrildiğini de unutmuş değiliz. 1915 Tehciri sırasında komşulara emanet edilen minnacık Ermeni bebeklerin Müslüman birer evlat olarak yetiştirildikten sonra ' Barış Gönülleri' deminde nasıl keşfedildiklerini bilenler bilir. Böylece nice vatandaşın milletten koparılarak ' Kripto Müslüman' haline dönüştürüldüğü, onlardan bölücü hareket için nasıl istifade edildiği de sır değildir. Bu müttefik (!) evlatlar, kasabalarımızdaki sülale kavgalarını bile araştırmış, sanki ilerde nasıl kaşıyabiliriz diye kayda almışlardır. Onların ustalarını daha sonra Malatya, Maraş, Çorum ve Sivas olaylarında görmüşüzdür. Hadi hafızamızı boşaltalım, gafletten veya iyi niyetten, yediğimiz bütün komplo kazıklarının hatıralarını silelim. Ancak küresel ve bölgesel oyunların ışığında bugünkü Türkiye insanı yine de gelişmeleri kolay kolay iyiye yoramaz. Kapitalizm dediğimiz ' gelişmiş barbarlık' her türlü insanlık dışı kazancı bir şekilde aklayıp paklamıyor mu? Bir teknolojik buluşu, birkaç parçaya bölüp gıdım-gıdım pazarlayarak aynı işlevi görecek alet için tüketiciyi her yıl yeni modelle defalarca soyan kafa, mesela filanca ilaçları satmak için feşmekan hastalığı niye yaymasın? Her şey mümkün, halkımız da mazur... Ortaya atılan komplo senaryolarının doğruluğundan veya yanlışlığından daha önemli olan, insanı önce şeytani sebep aramaya sürükleyen uygarlığımızdır. Bu yüzden kuş gribinin altında buzağı arayanları yadırgayamıyorum. Yaşanan şartlar insana hemen her olayda aynı soruyu dayatıyor: - Görüntü ama arkasındaki gerçek ne? Böyle bir havada masum görünümlü bir haber bile sizi evhamlandırabilir: - İncil'in Gizemlerini Araştırma Vakfı Keşifler Sorumlusu Michael Sanders'ın, Hz. Adem ile Havva'nın çıkarıldığı ' Cennet Bahçesi 'nin Mezopotamya'da değil, Samsun yakınlarında olduğunu iddia etmesi, bölgeyi definecilerin hedefi haline getirdi. Sahi, Nuh'un Gemisi'nin ve Ağrı Dağı'nın yerini Orta Karadeniz mi alıyor? Orada ne var? Bazı kulağı deliklerin söyledikleri gibi Orta ve Batı Karadeniz'in suları ' geleceğin enerji teknolojisi için' en zengin hazineyi mi oluşturuyor? Ne yapalım; ' komplo yok' diyerek yan gelip yatmaya devam mı edelim?
|