Hangi TSK?
Mehmet Ali Ağca'nın akıl almaz bir şekilde tahliye edilmesi Türkiye'nin nasıl bir ülke olacağıyla ilgili kavganın yeni bir aşaması sayılabilir. Bu bağlamda Ağca'nın zamanında Maltepe askeri cezaevinden, görevli askerlerin yardımıyla elini kolunu sallayarak çıkıp Türkiye'den kaçtığı unutulmamalıdır. Ulusal Güvenlik Devleti mekanizmaları ve mantığı çerçevesinde Ağca gibiler, Latin Amerika'da da görüldüğü üzere, darbeyi meşru kılacak gelişmelerin zeminini hazırlamışlardı. Ağca ve arkadaşları devletin bazı birimleri tarafından o günlerde ve sonrasında korunmuşlardı.
Sivil demokratikleşme Bu açıdan, TSK'nın kendisini bundan sonra siyasete göre nasıl konumlandıracağı AB sürecinden önce Türkiye'de sivil demokratikleşme açısından hayati önemdedir. Avrupa ülkelerinin bazılarında Soğuk Savaş'ın bitmesiyle Gladio skandalı patladı. Devlet içindeki gizli örgütlenmeler açığa çıktı, kapsamlı bir temizliğe gidildi. Soğuk Savaş'ın bitmesinden memnun olmayan, bunun gerektirdiği demokratikleşme ve şeffaflaşma adımlarından kaçanların güçlerini koruduğu Türkiye'de ise bu temizlik gerçekleşmedi. Aydınlı, Özcan ve Akyaz'ın Foreign Affairs'deki "Türk Ordusunun Avrupa Yürüyüşü" başlıklı yazılarına göre 1990'ların sonuna gelindiğinde TSK da ülke sorunlarına yaklaşımda değişikliğin şart olduğunu nihayet görmeye başlamıştı. "Kürt ayrılıkçılığı, Marxist eylemcilik, radikal İslam ve aşırı milliyetçilik gibi on yıllardır uğraştığı iç tehditleri yok edememenin sonucundaTSK bu tehditlere karşı sivil önlemleri dikkate almaya daha hazır hale geliyordu". Özellikle PKK ile yapılan çatışmalar bağlamında "Türkiye'nin güneydoğusunda görev yapan seksen bin subay dil, ideoloji ve kültür açışından çoğulcu olan ülkelerinin gerçekleriyle yüzleşmişlerdi". Bu durumda toplumun benimsediği AB üyelik hedefi ve bunun zorlayacağı süreç tekrar değerlendirildi. İç meselelerin yumuşaması ve hallinde bunun olumlu katkı yapacağı sonucuna varıldı. Yerleşik partilerin siyaseten iflasının da etkisiyle İslamcı hareket içinden gelen bir parti iktidar olduğunda duruş değişmedi.
Teknik ve demokratik devlet Yazarlara göre "yeni siyasetçiler genel mutabakata sadık kaldıkları taktirde İslamcılıkları yalnızca rahatsız edici olur, pazarlığı bozmazdı". Ulusal güvenlik devleti yapılanmasından teknik ve demokratik devlet yapılanmasına geçerken kırılganlıklar doğal olarak artacaktı. Gene de "Türk ordusunun bu yönelimden yakın zamanda çark edeceğini düşünmek için pek neden yoktur". Ancak yazarlara göre AB'nin yükümlülüklerini yerine getiren bir Türkiye'ye üyelik konusunda engel çıkarması riski her zaman var "Ankara'nın Kıbrıs'ı tanımaması, İslamcıların Türkiye'de güçlerini arttırması, Kürt ayrılıkçılığı üyeliğe engel olabilir. Eğer Kürt ayrılıkçıları Avrupalılaşmış bir Türkiye'de kendileri için bir gelecek görmeyerek şiddete başvurmayı sürdürürlerse, Türk ordusu da elindeki imtiyazları ulusal güvenlik adına muhafaza etmek isteyebilecektir". Bunun da meali iç ve dış güvenlik kaygılarıyla TSK'nın Türkiye'deki sivilleşme ve demokratikleşme sürecini durdurabileceği olsa gerektir. Bu durumda Türkiye'nin rotasında devam edip etmeyeceği konusunda asli sorumluluk sivil siyasetin ve iktidarındır. Türk siyaseti tutarlı bir demokratik ve teknik devlet vizyonunu geliştirmeli, hükümetler bunu uygulamalıdır. 1970'lerin karanlığının aksine ne iç ne dış konjonktür darbeye müsaittir. Dolayısıyla işleyen bir hukuk devleti ve demokrasi kurmadaki başarısızlığın vebali de başka hiç bir merciye ait olmayacaktır.
|