|
|
|
|
|
|
PKK Koç'u öldürecekti
Sedat Karagül, 1991'de dönemin Siirt Valisi olan Turizm Bakanı Koç ile Belediye Başkanı Çalakulu ve kendisini 3 PKK'lının öldürmeyi planladığını, başkanın vurulduğunu açıkladı.
Hukuk sisteminin çarpık yanlarını tüm gerçekleriyle ortaya koyan Sedat Karagül, çarpıcı açıklamalarını sürdürdü. Karagül, bugünün Turizm Bakanı Atilla Koç'u Siirt'te Ağır Ceza Reisi iken tanıdığını belirterek, "O dönem Atilla Koç, Siirt Valisiydi. Ama hiç uyumazdı. Hatta ikimize suikast düzenleneceğini haber almıştık. PKK'lılar bizi kara listeye almıştı" diye söze başladı. Siirt'te görev yaparken, 1991 yılında üç PKK'lının Siirt'e gelerek bir gardiyanın evinde kaldıklarını anlatan Karagül, "Sonradan öğrendiğime göre, üç kişinin görevi de ayrıymış. Biri ağır ceza reisini yani beni vurmaya gelmiş. Oysa beni tanımıyor, etmiyor. Bir tanesi dönemin Valisi Atilla Koç'u vurmayı planlamış. Diğeri de belediye başkanı Mahmut Çalakulu'yu vurmak üzere gelmiş. Başkanı gerçekten vurdular, hatta çocuğuyla birlikte" dedi ve ekledi: "Sonra eve baskın yapmışlar. Birini ayağından yaralı olarak yakalamışlar. Bu kişi itirafçı oldu ve çok büyük faydaları dokundu. Emniyet o dönem bana söylemedi. O zamanki Tugay Komutanı da şimdiki Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök. Emniyet Müdürü, olayı nice sonra bana söyledi. İtirafçı, 'Ses getirsin diye reisi öldürmek istedim' demiş. Halbuki beni hiç tanımıyordu." Atilla Koç'la Bakan olunca görüşmeyi kestiğini belirten Karagül, "Koç, Siirt'ten sonra Giresun'a gitti. Ama bakan olunca irtibatımız kesildi. Ne yapayım, hoşlanmıyorum öyle şeylerden" dedi. Karagül, olay açıklamalarını şöyle sürdürdü:
İBDA-C TEHDİT ETTİ
* "Bugüne dek İBDA-C'nin dışında hiç kimseden tehdit almadım. Hatta ben ayrılırken bir PKK avukatı, 'Sen başkaları gibi hiç endişe duyma, sen bize çok güven verdin, sağcısı solcusu, esrarcısı eroinmanı herkes sana güveniyor. Bizim örgütlerden hiçbir kötülük bekleme' dedi. İBDA-C ise iki kez ölümle tehdit etti beni. Duruşmada beni tehdit ettiler. Ben işaret edince kıyamet koptu, kan gövdeyi götürdü. Çok üzüldüm sonra. Kızlar da vardı aralarında. 'Reis bunlar hep senin yüzünden, sen görürsün' dediler bana. Daha sonra İBDA-C'nin ölüm listesinde adımın olduğunu öğrendim. Korkmadım, ama endişelendim tabii."
* "Mirzabeyoğlu, ilk gün duruşmada çok kötü durumdaydı. Savunma yapamadı. Devlet otoritesinin hiçe indiği bir davadır bu. Devlet otoritesi sıfır olmuştur. Mirzabeyoğlu'nu duruşmaya getiremiyorlardı. Sonra herkese 'Ya getirirsiniz, ya da hakkınızda işlem yapacağım' dedim. Güçlükle getirebildiler."
'KAĞIT BULAMAZDIK'
* "Yargıda elinizi neye atsanız sorun. Yine sorunlar şimdi biraz daha azaldı gibi. Bizim dönemimizde en basiti kırtasiye sorunu korkunçtu. Mesela ben duruşmaya kağıt bulamazdım. Türk zekası üstün ya. Seçim mazbataları vardı büyük büyük kağıtlar. Onları kesiyorduk. Mübaşirler hazırlıyordu. Çok adi bir kağıttı ama. Arkasında insanların isimleri var, kimi parmak basmış, kimi imza atmış. Çok çirkin bir durum. Çok üzülürdüm. Sonra karar yazacağız ya, onunla karar yazacak halimiz yok ya. Gidip kaymakamdan, jandarma komutanından kağıt isterdik."
* "Fiziksel şartlar da adalete uygun değildi ki. Adalet Sarayı diyorsun ama üstte maliye, altta adliye, en altta cezaevi vardı. O zaman duruşma salonu yok. Duruşmaları odamda yapıyorum. Odada eski tip odun sobası var. Hatta erken kalkıp mübaşire siz hazırlayın diyordum, sobayı ben yakıyordum. Binalar kokuyordu. Hatta bir daktilo şeridini korkumdan saklamıştım. Lazım olur diye. 1970-77 yılları arasında biz bu şartlarda görev yaptık. Ama şimdi şartlar değişti."
Özlem Yılmaz Murat Keklikçi
|
|
|
|
|
|
|
|
|