| |
Aylanur'dan Ağca'ya
İnfaz savcısının hesabı doğru veya yanlış; siz sonuca bakın: Abdi İpekçi'yi 1 Şubat 1979'da Başbakan Bülent Ecevit'le görüşmesinin ardından döndüğü İstanbul'da öldüren Mehmet Ali Ağca'nın, Rahşan Ecevit affıyla serbest kalacağı hiç aklınıza gelir miydi?.
İnfaz savcısı kalemi kağıdı alıp Mehmet Ali Ağca'nın "Müddetname"sini hesaplamaya başladı: * 1 Şubat 1979'da Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi'yi öldürmekten, İstanbul 1 No'lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi kararıyla idama mahkum edildi. Ancak 8 Nisan 1991'de kabul edilen 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası hükümleri uyarınca cezası 10 tam yıl hapis cezasına çevrildi. * 13 Mayıs 1981'de Roma'da Saint Pierre Meydanı'nda Papa 2'nci Jean-Paul'e suikast girişiminde bulunup yaralamaktan müebbet hapse çarptırıldı. Ancak İtalya devletince 20 yıl sonra affedildi. (Aslında 19 yıl 1 ay. Ama Türkiye'de kayıtlara 20 yıl olarak geçti.) * İstanbul'da 2 gasptan toplam 36 yıl hapis. Şimdi; İtalya'daki suçunun bedelini ödedi. İpekçi suikastinin cezası 1999'da kabul edilen 4616 sayılı Şartlı Salıverme Yasası'nın (Rahşan affı) öngördüğü 10 yıllık indirimle düştü. Çifte gaspın mahkumiyetini ise yeni Türk Ceza Yasası'nın sanık lehine getirdiği hükümler nedeniyle, cezaevinde kaldığı süre yeterince karşıladı. Karar: Hükümlünün derhal tahliyesine... Bir de cezaevinden firar suçu vardı ama bu konuda herhangi bir hüküm olmadığı için dikkate alınmadı. Ve Ağca dün sabah kendisini 27 Aralık 1983'te hücresinde Polonyalı Papa ile baş başa görüşürken gösteren "Time" dergisiyle (sadece Time'a değil dünyanın tüm dergilerinde kapak ve tüm gazetelerde sayısız kez manşet olarak "En ünlü Türk" unvanını kazandı) Kartal Cezaevi'nden çıkıp, yakınlarına, "hayranları"na ve yerli-yabancı medya ordusuna el salladı. Vatana, millete hayırlı olsun. Tabii insanlığa da. Kendisini "İkinci Mesih" ilan eden Ağca, yaşamını "Demokrasi ve kültür"ün gelişmesine, barış ve insanlığa, Irak'tan Filistin'e kadar tüm savaş bölgelerinde akan kanı durdurmaya, "Teslis" inancına dayalı Hıristiyanlığı "Tevhid" temelinde yeniden kurmaya ve bu amaçla 90-100 sayfalık yeni bir İncil yazmaya, böylece Hazreti İbrahim'in tek tanrısına dayalı tüm dinleri birleştirmeye adadığına göre, insanlığı herhalde çok ilginç günler bekliyor.
Vebalden hayır çıkarmak Bize göre ise Ağca'nın tahliyesi bir dizi vebal getiriyor: * Ecevit çiftine hayatlarının sonbaharında taşınamayacak bir vicdan azabı yüklüyor. Rahşan Ecevit istediği kadar küçük Aylanur Karabulut'u kalkan yapıp "Ben kader kurbanlarını kurtarmak istemiştim" desin. (Hem sonra İpekçi suikasti için "Ben sadece bir aktördüm" diyen, Papa suikasti için de silahı eline şeytanın tutuşturduğunu söyleyen Ağca da pekala "kader kurbanı" sayılabilir.) * Devletin 1975-1980 cinnet dönemindeki faili meçhul cinayetler defterini kapatmasının irade beyanı anlamına geliyor. * Hukukçuların "Cezanın genel önleme fonksiyonu" diye anlattıkları, "Suçun bedelinin sonuna kadar ödetilmesi" ilkesinin Türkiye'de iflasını ilan ediyor. * CHP lideri Baykal'ın ifadesiyle, "Mahkemenin verdiği cezayı politikacıların bozması"nın trajik sonuçlarını yüzümüze haykırıyor. Bunca vebalden bir hayır çıkar mı? Dileriz. Adalet Bakanı Çiçek'in vurguladığı gibi, Ağca olayı hiç değilse af konusuna kesin bir nokta koyarsa, kamu vicdanındaki kanama belki durdurulabilir. Bu konuda Ankara samimiyse, siyasetçilerin elinden bu popülist silahın alınmasını gerçekten istiyorsa, yapılacak iş basit: Anayasa'ya "Hiçbir şekilde af ilan edilemez" hükmü konulsun. Hem de gerekiyorsa değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddeler arasına. Var mısınız?
|