Türkiye'de para dövizden değil lira ve faizden kazanılıyor
Aylar ayları, yıllar yılları izliyor. Bir bakıyorsunuz izlenen, gözlenen, irdelenen zaman serisi 15-20 yıl gibi uzun bir vadeyi bulmuş. Piyasalaşmanın başlaması, Hazine'nin ihaleler düzenleyerek borçlanmaya gitmesi, döviz tutmanın serbest bırakılmasından bu yana 22 yıl geçmiş. Borsanın faaliyeti 20 yılı bulmuş. Yatırım fonlarının piyasaya çıkması 18 yıla varmış. Türkiye şartlarında uzun bir süre. Bu dönemde yatırım araçlarının yıllık getirilerini yan yana getirince ve yılları alt alta koyunca karşımıza kısa dönemden oldukça farklı trendler çıkıyor. Yapılan hataların büyüklüğü ya da alınan risklerin getirileri, atılan adımların isabetliliği çok daha net şekilde ortaya çıkıyor. Bu açıdan yandake tabloya yatay olduğu gibi, dikine bakmak, her yatırım aracının yıllar itibariyle irdelemek ve en sonunda da 22 yıla kadar varan bileşik getirisine bakmak en azından yerli kişisel yatırımcılar için ilginç olsa gerek. * Çünkü, bu tablo diyor ki, Türkiye'de finansal piyasalarda para geçici süreler dışında, Türk Lirası enstrümanlardan kazanılmış. Bu ister en risksiz yatırım aracı olarak kabul edilen bono olsun, ister hisse senetleri ve isterse bunlardan türetilen yatırım fonlarında hep böyle gerçekleşmiş. Bu arada son iki yılda ön plana çıkan mevduat faizlerinin geçmiş yıl performansları o kadar iyi değil. * Lira cinsi yatırım araçlarından Hazine bonosunun 22 yıllık bileşik getirisi yüzde 822'yi bulmuş. Bu 22 yıl önce bonoya yatırılan 100 TL'nin her yıl reel faiz getirisiyle birlikte yeniden bonoya yatırılmasıyla ulaşılan bir getiri. 22 yılda reel anlamda 7.2 kat bir getiri oluşmuş. Aynı rakam yatırım fonlarında yüzde 152. 100 anaparanın kendisi. Geriye kalan reel getiri ise sadece yüzde 52. 18 yıl için vasat bir getiri sayılır. * 20 yıl geçmişi olan hisse senedi piyasası bu dönemin getiri lideri. En riskli yatırım aracı. Son yılda yüzde 47.2'lik getirisiyle bonoya fark arttı. Üç yıllık reel kaybın ardından son üç yıldır yüksek getiri sağlıyor. 20 yıllık bileşik getirisi yüzde 1.283. Başlangıçtaki 100 TL düşüldüğünde 11.8 katlık artış söz konusu. Bu aynı zamanda hisse senedi yatırımının uzun vadeli bir yatırım olduğunun da en iyi kanıtı. * Geleneksel yatırım araçları olan altın ve döviz ise uzun vadede en çok kaybettiren araçlar. Dolar en son 2001 yılındaki devalüasyonda kayda değer bir kazanç sağlamıştı. Sonraki dört yılda ise yüksek reel kayıpları var. 22 yıllık dönemde de ikinci en iyi yılı 1994. Yani döviz ancak kriz yıllarında kazandırıyor. Kriz korkusu da yerlileri dövize yatırıma yöneltiyor. Neyseki son yıllarda dolarizasyon eğiliminde azalma görülüyor. * Altın, yaşam biçimimizin de bir sonucu olarak geleneksel yatırım aracı. Belki finansal bir araç olarak da kabul etmemek gerekir. Bu araç da son yıllarda dünyada değerleniyor. Ama yurt içinde dolardaki değer kaybı bunun Türkiye'ye yansımasını önlüyor. Nitekim altının onsu 2002'de 253 dolardan 500 doların üzerine çıkmasına karşılık Cumhuriyet altınının getirisi ancak 2005 yılında pozitif olabildi. O da doların düşüşünün hız kesmesinden ve altındaki yurtdışı artışının daha yüksek olmasından dolayı. Yani altına yatırım yapanlar aynı zamanda doların riskini veya getirisini de kabullenmiş oluyorlar. * Sonuçta dövize ve altına yatırım yapanların büyük çoğunluğu yerli yatırımcılar. Bunlar kayıplı taraftalar. Türkiye finansal piyasalarında giderek paylarını artıran yabancılar ise dövizlerini bozdurup yerli para cinsinden araçlara yöneliyor. Yerliler yabancı paraya güvenip kaybediyor, yabancılar yerli parayla voli vuruyor. Bu ne iştir?
Sonuç "Sarıinekyeşilotyiyip,beyazsütveriyor" TürkAtasözü