|
Woody Allen: Küçücük Dev Adam İstanbul'dan geçti
|
|
Geldi geliyor derken, sonunda geldi. Bizlere 20. yüzyılın en büyük müzikçilerinden birini değilse de ama asla kimilerinin dediği kadar da kötü değildi), en büyük sinemacılarından birini, ikinci tutkusu olan müzik sanatı içinde yakından izleme fırsatı getirdi. Ve alçakgönüllülüğü, 7 kişilik orkestrasının elemanlarına saygısı, tam zamanında sahne alıp tam bir saat 35 dakika boyunca hiç yorulmadan ve kaytarmadan klarnetini üflemesiyle, hepimizi mestetti.
40 YILDIR HERKESİ GÜLDÜRÜYOR Ne kadar küçücük bir adamdı... Söylenenden de fazla... Ama bu küçük dev, yarattığı 50'ye yakın filmle, geçen yüzyılın en önemli Amerikan sanatçılarından biri olmayı başarmıştı. Bakmayın, hep filmlerinin ülkesinde yapmadığı, yaşlı Avrupa'nın kendisini genç Amerika'dan daha iyi anladığı konusundaki şikayetlerine... Evinde bir dizi Oscar'ı ve ayrıca sayısız adaylığı vardı. Bir Spielberg değilse de, Manhattan yarımadasını filmleri sayesinde kendi yuvaları gibi bellemiş çok sadık hayranları vardı. Ve tam 40 yıldır sayısız insanı güldürüp zaman zaman da ağlatmayı başarmış bu küçük boylu dev sanatçı, tam bir 20. yüzyıl sinema ikonuydu. Ya müzik? Hep söylediği gibi, müzik zevki Amerikan cazının, Gershwin, İrving Berlin, Cole Porter, Rodgers ve Hart gibi bestecilerin ve en büyük cazcıların yetiştiği 30-40'lara takılıp kalmış, kendi deyişiyle '50'lerden ileri gitmemişti'. Ama, o dönemin büyüklüğü bir yana, onu belli bir tarzı böylesine tutkuyla sevdiği için suçlayabilir miyiz? Nitekim hiçbir filminde özgün müzik kullanmamış, o dönemden bizzat kendisinin seçtiği parçaları özenle filmlerin ses bandına yerleştirmekle yetinmişti. Ve o gece de bize, New Orleans cazıyla Amerikan standartları arasında gidip gelen sakin, monoton, ama kaliteli bir müzik sundular. Ve hepsi başarılı üyelerin arasında o da, klarnette en üstlerde değilse de en azından ortalarda yer alabilecek bir solist olduğunu gösterdi.
AK EMEKLİLİK VE İKSV'YE TEŞEKKÜR Ya gösteri sonrası? Onu görüp konuşma fırsatının üstüne atlamış bir avuç insan olarak, ona saygıyla yaklaştık. Biraz önce, bir buçuk saat boyunca klarnetini üflemiş 70 yaşındaki bir sanatçı olarak, elbette yorgundu. Öylesine ki, uzatılan plak veya resimleri otomatik hareketlerle imzalarken, hediye olarak verilen şeyleri de imzalamaya kalktı! Birkaç söz, bir-iki resim, bir tutam anı edindik. Ben de elini sıkıp Türkiye'ye geldiği için içtenlikle teşekkür etme fırsatını buldum. Daha ne olsun? AK Emeklilik ve İKSV'ye sonsuz teşekkürlerle...
|