| |
Çankaya'ya giden yol
Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin sorulara verdiği yanıtlar, Özal'ın taktiğini anımsatıyor. O da niyetini son ana kadar gizlemişti. Ancak bu, senaryonun aynen tekrarlanacağı anlamına gelmiyor... Çünkü Demirel'in dediği gibi, "Çankaya seçimi nasıl başlayıp nasıl biteceği belli olmayan bir olay.".
Başbakan Erdoğan'ı atv'deki Siyaset Meydanı programında gençler epey terletti. Ama en zor ve ısrarlı sorular, 2007 ilkbaharındaki cumhurbaşkanı seçimi konusunda geldi. İşte Erdoğan'ın yanıtları: "Gündemimizde yok", "Gün ola Harman ola", "Bırakın bende kalsın." Bu cümleler, hem "Olmayacağım demiyorum" diye yorumlanabilir, hem "Olacağım demiyorum" diye. Belli ki, vakti zamanı gelinceye kadar sır vermeyecek. Daha 1.5 yıllık görev süresi olan Cumhurbaşkanı'nı yıpratmamak ve zaten gerginleşmeye başlayan siyasal ortamı daha da bozmamak için doğrusu da bu. Bununla birlikte biz Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına aday olmasını meşru, doğal, demokratik bir hak ve talep olarak görüyoruz . Aynı şekilde, temsilde adaletten uzak bir Meclis'in yeni cumhurbaşkanını seçmesinin doğru olmayacağı, "2002 koşullarından doğmuş siyasi iradenin 2014'e kadar giden dönemi şekillendiremeyeceği" itirazlarını da meşru, doğal ve siyaseten yararlı buluyoruz. Her ne kadar 1.5 yılda köprülerin altından çok sular akacak olsa da, Erdoğan'ın aklında ve gönlünde böyle bir niyet varsa, amacına ulaşması için önümüzdeki dönemde şu koşulların oluşması gerekecek:
Erdoğan'a uzun bir liste 1- AB sürecinde kaza olmaması : 2005 bu konuda pek iyi bir bilançoyla kapanmıyor. 2006 ise yığınla tehlike barındırıyor: Avusturya'nın dönem başkanlığı, limanlar konusu, reformlar, Türkiye'de AB'ye desteğin azalması bunlardan sadece birkaçı. 2- Ekonomide dengelerin bozulmaması : Öylesine bıçak sırtındaki ekonomi, siyasal istikrarda, IMF ile ilişkilerde ve AB sürecinde en küçük bir sarsıntıya bile tahammülü yok. 3- AK Parti'nin birliğinin ve uyumunun korunması : Siyasi çevrelerdeki yaygın kanıya göre, iktidar partisi ayrışmaların başlayacağı zorlu bir yıla giriyor. Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger'in geçenlerde Habertürk TV'deki açıklamaları da zaten bu kanıları doğruluyor: "AK Parti'de Milli Görüş gündemini empoze etmeye kalkarsa, külahları değişiriz. Milli Görüş kökenli biri Köşk'e çıkamaz. Olmaması lazım demiyorum, olmaz diyorum!" 4Partide genel başkanlık sorununu kazasızbelasız çözmesi: Özal bile o kadar hakim olduğu ANAP'ta başaramadı, Erdoğan nasıl yapacak; merak ediyoruz. 5- CHP ile uzlaşma sağlanması : Özal'ın seçiminde DYP lideri Süleyman Demirel ve SHP lideri Erdal İnönü "sinei millet" tehdidini savurdular. Gerçi hayata geçirmediler ama Özal'a da Çankaya'yı dar ettiler. CHP'nin "son çare" olarak bu silahı kullanmakta tereddüt etmeyeceğini düşünüyoruz. 6- Anayasal kurumlarla kavga yapılmaması : Çankaya, üniversiteler, YÖK, yüksek yargıyla ilişkilerde yeni bir sayfa açabilir mi; göreceğiz. Ancak AİHM'in türban yasağını onaylayan kararının Erdoğan ve AK Parti'deki yıkıcı etkilerine bakınca, doğrusu zor görülüyor. Listede daha Genelkurmay Başkanlığı'ndaki nöbet devrinin sıkıntısız gerçekleşmesi, sivil toplum örgütleri ve medyayla iyi geçinmesi, üslubunu yenilemesi, smokine alışması var... Erdoğan tüm bunları yerine getirse bile, adaylığını koymadan önce bir gerçeği gözönünde bulundurmalı. Çankaya aktif siyasetten gelenlerin alışmalarının çok zor olduğu bir huzurevi. Özal 4.5 yıl dayanabildi, ölmese istifa edip siyasete dönecekti. Erdoğan genç yaşında ununu eleyip eleğini duvara asmayı kabulleniyorsa ne âlâ. Yok, niyeti -Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu'nun usuldan usuldan seslendirmeye başladığı gibi- başkanlık sistemine geçmekse, işte orada çarşı karışır.
|