Kırmızı don giy, nar patlat, imdaaat!
Önüm arkam, sağım solum yılbaşı krizidir; saklanmayan ebedir, sobedir! Bitmiyor yaaa! Ağacı, hediyesi, bütçeye darbesi, 'akşam ne yapsak da eğlensek' derdi derken, yılbaşının çilesi bitmiyor valla! Zaten 'şu gençliğim ağız tadıyla bir yılbaşı görmedi' desem yeridir. Küçükken babam on ikiye beş kala uyandırma vaadiyle saat onda yatağa pışpışlardı. Tabii ki 1 Ocak sabahı gözlerimi açardım. Biraz daha büyüdüm; annemle babam arkadaşlarıyla çıkıp beni anneanneye postalamaya başladı. Ortaokul lise dönemi arkadaşlarımla dışarı çıkmak istedim. Bu kez de annemin "Taksim bombalanırsa, köprü yanarsa, serseri kurşuna kurban giderseniz" paranoyaları baş gösterdi, yılbaşı burnumuzdan geldi.
NE GİYİLECEK? Tabii bunlar iyi günlerimdi. Salaklığımın doruklarında aklım beş karış havadayken dünyanın en gereksiz erkeğinden hoşlandım. Kasım başında yılbaşı telaşına kapıldım. Takdir edersiniz ki; bir genç kızın yılbaşı gecesiyle ilgili en büyük sorunu "Ne giyeceğidir?" Aklımız sıra en bombasından kıyafeti kaptık mı, gidilecek yer mühim değil ya... Aaah saf kızım, kafası saksı kızım Ayşe! Meğer 'akıllı' bir genç kızın en büyük sorunu ne giyeceği değil, "Geceyi kiminle geçireceği" olmalıymış da haberim yokmuş. Bendeniz kekstra bir ay kıyafet ara, şakır şukur süslen, 'elbisem kırışmasın' diye oturama, yılbaşı ağacı gibi salonda dikil. Ve manitam olacak kişi sırra kadem bassın! Ne arasın ne sorsun. Üzüntümden bütün gece babamla Discovery Channel'da balinaları, timsahları izlemiştim valla. Sevgilisini ekenler 2006'ya trafikte girsin inşallah. Başka ne vardı? Hah! Ev partisi.
EVİ GENİŞ BİR SAZAN Her yılbaşı arkadaşlar aralarında evi genişçe olan bir sazanı bulur, "Hadi sizde parti verelim" çekerler. Sözüm ona kimi içki, kimi kısır, zeytinyağlı dolma, kimi meşrubat; herkes gelirken bir şeyler getirecektir. Hem ev partisi daha ekonomiktir. Şimdi dışarı çıkıp normalin üç katı hesap ödemenin ne alemi vardır. Yersen tabii. Ben şimdiden yarın akşam ev partisi verecek kurbanlara kolaylıklar, sabırlar diliyorum. Çünkü ev partisi sahibiyseniz bütün gece saçınızı süpürge edersiniz, mutlaka evde bir şeyler kırılır, herkes sarhoş olur, gecenin sonunda da beyaz kanepenize kusarlar. 'Sokağa çıkalım, gecelere akalım' boyutu ise başka derttir. Katmerli yılbaşı trafiği mi istersin, yoksa Nişantaşı'nda cüzdanını çaldırmak mı, Taksim'de sarhoşlar tarafından tartaklanmak mı ya da maaşın kadar para harcayıp elalemle et ete, yapış yapış eğlenmek zorunda kalmak mı? d) Hiçbiri.
İLLE DE HİNDİ Geçen yılki deneyimlerime dayanarak PTT'yi (Pijama-Terlik- Televizyon) tek tutarım sayın seyirciler. "Çekirdek çitleyip televizyon izleyecek, ünlüleri çekiştireceksin. Saat ikide yatacaksın" derken bu sefer de sevgilime ne pişirsem derdine düştüm. Annem aksi söz konusu değildir edasıyla "Aaa hindi pişirsene kızım, yanına da kestaneli pilav" demez mi. "Anne ben hayatımda ne zaman hindi eti yedim?", "Anne! Ben hindi sever miyim?" diye isyan ediyorum ama nafile. Hindi de hindi. Yıllarca kırmızı gece elbisesi arandık. Yetmedi, on ikide uğurdur hesabı kırmızı don giydik. Eh bereket ya evin kapısında nar patlattık. (üç gün yerleri yıkadık nar lekesini çıkartamadık) Piyango bileti alıp amortide bile kalamadık. Şimdi de o sevimsiz, sert, tatsız hindi yiyecekmişim ha! Sabır sabır ya sabır. Şafak 1 diyorum başka bir şey demiyorum.
|