|
|
|
|
Bu insanları biz ünlü ediyoruz
Yılın bu zamanlarına bayılıyorum. Her yer yılbaşı süsleriyle donatılmış, sokaklarda yılbaşı şarkıları çalıyor ve nedendir bilinmez benim içim kıpır kıpır. Ve tabii bir de yılbaşı partileri var. Bu hafta arka arkaya bir sürü yere davetliyim. Hepsi de keyifli yerler. Özellikle Wanna'nın sahiplerinin, yani Doors grubun Asia'da vereceği yılbaşı partisini iple çekiyorum. Gazetelerden yılbaşı indirimleri, yılbaşı süsleri, bir de her gün bir skandal eksik olmuyor. Bana gazetelerde okuduğum şu Duygu Ulaş'ın taciz olayı da pek bi enteresan geldi doğrusu. Kadın aylarca taciz ediliyor, telefonunu savcılık dinliyor ve işin altından iki kadın çıkıyor. Hoppala! Erkekler bitti bir de kadınlarla mı uğraşacağız? Emin olun, bütün bunlar bence haftalardır yazdığımız abuklukların devamı. Lütfen ben bilmiyorum, bana Gülay Kamaz'ın kim olduğunu söyler misiniz?
BİZİM ÜNLÜLER Hangi magazin programını açsam ya da magazin dergisi karıştırsam karşıma bu hanım çıkıyor. Benim bildiğim kadarıyla Gülay hanım merhum kuaför Sedat Kamaz'ın eşi. Hayatta yaptığı tek şey kuaför eşi olmak. Yani bilinen bir sanat yönü, bir iş kadınlığı, eski bir aileye mensup olması falan söz konusu değil. Yani onu medyatik yapan unsurun ne olduğunu ben bilmiyorum, umarım siz biliyorsunuzdur. Bu sözde sosyetiklik de, sözde modacılık gibi koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denmesi hikayesi. Her neyse biz gelelim şu taciz olayına. Duygu Ulaş'ı taciz eden telefonların Gülay Kamaz ve Şebnem Dinçgör'e ait olduğu tespit edilmiş. Doğrusu ben bu olaya pek bi anlam veremedim. Savcılığın tespiti doğruysa, yani biz savcının yalancısıyız, bu iki kadın Duygu Ulaş'ı taciz etmiş. Hadi iddia edildiği gibi Şebnem Dinçgör telefonunu kaybetti, hattı başkası kullandı diyelim, bu ne tesadüftür ki Gülay Kamaz'ın da mı telefonu çalınmış, o da mı hattını kaybetmiş. Dedik ya, biz savcının yalancısıyız. Emin olun bunları bile yazarken midem bulanıyor. Niye mi? Ben de onlara paye verip kendi köşeme taşıdığım için. Evet, dünyanın her yerinde magazin var.Ama habere konu insanlar ya popstar, ya Hollywood yıldızı, ya aristokrat kişiler. Bizimkiler ise bu sınıflardan hiç birine girmek şöyle dursun, bugüne kadar ürettikleri önemli tek bir şey yok. Lütfen şu magazin şunlara bu kadar paye vermese de bu insanların da lüzumsuz yere havalara çıkan şu egoları yerine gelse. Bu haberlerden sonra, bir de her TV'yi açtığımda, ya bir tanıtımda, ya bir fuarda ya da magazin programında Tuğba Özay'ı görmekten fenalık geçiriyorum. Kadının fikrine müracaat ediliyor ki, o da kendini filozof falan zannetmeye başlamış, demeç üstüne demeç veriyor. Hanımlar bir kendinize gelin isterseniz. Haddinizi bilin, şu anda hak ettiğiniz bir yerde falan değilsiniz. Sadece magazin basının şişirdiği suni bir parlaklık dönemi yaşıyorsunuz.
Ayşe Brav
|
|
|
|
|
|
|
|
|