Barışıyorlar...
"Kocam beni tekme tokat dövdü..." demiş ve savcılığa başvurmuştu Türkiye güzeli Zeynep Tokuş... "Karım psikopat boşanacağız" demişti, eşi olan Alp Nuhoğlu isimli jinekolog... Dün haberi geldi... Barışmışlar... Şaşırmadım... Çünkü biliyordum... Önceki gece, kendi aramıştı beni jinekolog doktor... Barışacaklarını kendi haber vermişti... O da sürpriz olmadı... Çünkü öyle olacağına da ihtimal veriyordum... Aşk ilişkilerinin deliliklerinin, hiçbir mantığa, akla ve izana sığamayacağını biliyordum... Aşkların, takıntıları doğurduğunu, en büyük küfürlerin ardından en ateşli sevişmelerin geldiğini, Sezen'in şarkısında söylediği ikili deliliklerin, aslında ikili psikopatlık olduğunu, biliyordum... Aşk yaşayan herkesin bu psikopat durumdan mustarip olduğunun farkındaydım... İnsanın sadece kemikten değil aynı zamanda etten, sadece mantıktan değil aynı zamanda duygudan, ölü gibi düz bir çizgiden, canlı gibi inişli çıkışlı bir grafik çizdiğinden haberdardım... Onun için yurttaşlık bilgisinin didaktik öğretileri değil, psikolojinin patolojik derinlikleri daha fazla ilgisini çekerdi insanoğlunun... Onun için, pastoral filmler değil, dehşetin göbeğindekiler kapalı gişe oynardı sinemalarda... İnsanoğlu, esas olarak zaman zaman maraz çıkartan arızi bir durumdu... Aslında onun için didaktik değil sallapatik insanlar çekiciydi... Her şeyi anlayışla karşılayanlar değil, manyakça karşılayanlar muteberdi... Aşkın içinde çekme, çektirme, acı, intikam vardı... Hijyenik işkembenin lezzetsiz olduğu gibi, hijyenik aşk da ağzı sulandırmıyordu, iştah kabartmıyordu...
Jinekolog doktorla 1 hafta önce bir yerlerde karşılaşmıştım... O zaman, aslında barışacaklarını anlamıştım... Olaylar dediğim gibi cereyan etmişti... Erkek arkadaşlarıyla içki içerken Türkiye güzeli karısı masaya gelmişti... Arkadaşları karısına bir şeyler söylemiş, karısı da eve dönerken, "Bana sahip çıkmadın" diye onu terslemişti... Sonra eve gelmişler, Zeynep Tokuş, jinekolog doktorun cep telefonunu fırlatıp atmıştı pencereden... Eminim ki atarken, canını çok acıtacağını biliyordu... Eminim ki atarken, "İçinde kim bilir hangi sevgililerinin ya da kırıklarının telefonları vardır... Oh olsun atayım da görsün gününü..." demiştir... Aynı tahmin ettiğim gibi, o onu atınca, öteki de ona girişmiştir... Fiziki şiddet uygulamıştır... Çare bulamadığı siniri, kaba kuvvetle boşaltma yoluna gitmiştir... Sonunda kendi kendine utandığı bir duruma düşmüştür... Elaleme rezil olduğunu düşünmüştür... Gördüğümde, bu durumdaydı... Fark ettim ki, aralarında konuşuyorlardı... Yakında buluşacaklardı...
Ona dedim ki, "Erkek arkadaşlarınla içki içerken, zinhar karını aynı masaya getirtme... Ya kıskanırsın, ya kıskandırılırsın... Kafayı hafif bulduğundan, bir süre sonra o kafayı yersin... Her halükarda nahoş duruma düşersin... Çok sinirlensen de, hakim ol eline, dizine, kafana... İlla bir şeye vuracaksan, git kapıyı tokatla... Tekmele rahatla... Çık dışarı top oyna... Gir saunaya, yat masaja... Her halükarda el kaldırma kadına..." Bunları dedim demesine... Ama ne demiştim biraz önce?.. Pastoral filmler değil, dehşetin göbeğindekiler kapalı gişe oynar sinemalarda... Didaktik öğretiler değil, patolojik dehlizler dikkat çeker insanlarda... Çünkü her şeye rağmen yine de en sevileni her nedense İkili Delilik'tir parçalar arasında...
|