| |
Türkiye'ye benzemek!
Kuzey Irak'ta kıyamet kopuyor. Nedeni: Dr. Kemal Seyyid Kadir adlı bir akademisyenin yazılarında Barzani ailesini ve Irak Kürdistan Demokrat Parti'yi biraz sertçe eleştirdiği için ağır hapis cezasına çarptırılması. Bakın Kürt aydınlar karara nasıl tepki veriyorlar: "Türkiye'ye benzemeye başladık!".
Haber geçenlerde SABAH'ta yayınlandığı için birkaç cümleyle hatırlatmakla yetineceğiz: Avusturya'da yaşayan akademisyen Kemal Seyyid Kadir epeydir Kuzey Irak yönetiminin canını sıkıyordu. Çünkü Barzani'ye ve Kürdistan Demokrat Partisi'ne sert eleştiriler yöneltiyordu. Yakınlarını ziyaret için 26 Ekim'de Erbil'e gidince tutuklandı ve çıkarıldığı mahkemede, Barzani'ye, ailesine, hükümetine, partisine hakaretten tek celsede 30 yıl hapse mahkum edildi. Şimdi Avusturya hükümeti ayaklanmış durumda. Uluslararası Af Örgütü kampanya başlattı. Kuzey Iraklı aydınlar Barzani'yi ve "devlet"i topa tutuyorlar. Bizim ilgimizi en çok Kürt aydınların eleştirileri çekti. Daha doğrusu, içimizi sızlattı. Duygularımızı anlatabilmek için birkaç alıntı yapalım: "Türkiye'deki Orhan Pamuk davası skandalı ile Kadir'e verilen ceza arasında fark yok. Irak Kürdistanı vatandaşlarının ifade özgürlüğü yokken, Türkiye'deki Kürtler için nasl ifade özgürlüğü isteyebileceğiz?" "Bu ne hukuku? Vallahi daha çok Fars, Arap ve Türk hukukuna benziyor. Türk, Arp ve Fars yargılamaları bu tür örneklerle dolu. Bir devlet, bir sistem, bir lider eleştirilmeli. Arada haksız eleştiriler de olacak ama fikir suçu asla cezalandırılamaz." Türkiye'nin böyle "emsal" gösterildiği bir sırada, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu 29 Aralık'ta ikinci duruşması yapılacak Rektör Yücel Aşkın davasıyla ilgili açıklamalara başlattığı incelemenin kapsamını sürekli genişletiyor, "Ben de o konuda görüş belirtmiştim, inceleme kapsamına girmek istiyorum" diyen gönüllüler adliye önünde kuyruğa giriyor. Bize de iç çekerek hukukçuların yargı bağımsızlığı üstüne makalelerinden ve konuşmalarından bölümler aktarmak düşüyor:
AİHM: Önce güven duygusu "Siyasete bulanmış ya da bulanma olasılığı bulunan, adaleti siyaset terazisinde tarttığı izlenimi uyandıran bir yargı, ne denli duyarlı olursa olsun, kirli adalet salgılar. Adaletteki kirliliği, adaletsizliği temizleyebilen bir madde bugüne değin bulunamamıştır." (Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk) "Uluslararası hukuka göre, yargı bağımsızlığı, hukuk devletinin ön koşulu ve adil yargılanmanın temel garantisidir. Yargıç herhangi bir yerden gelen müdahale, tehdit, baskı, teşvik ve tüm dış etkilerden uzak, olayları değerlendirmesi temelinde, vicdani hukuk anlayışı ile uyum içerisinde bağımsız olarak yargısal işlevini yerine getirmelidir." (Avukat Fikret İlkiz) "Demokratik bir toplumda yargının bireye, yurttaşa vereceği güven duygusu önemlidir. Adaletin yerine getirilmesi yeterli değildir, aynı zamanda yerine getirildiğinin özellikle yargılananlarca görülmesi gerekir." (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından) Ve anayasa hukukçusu Prof. Dr. Zafer Üskül'ün açıklamasından bir cümle: "Türkiye gibi yargı bağımsızlığının tam güvenceye alınmadığı ülkelerde yürütme organının yargı organını etkileme olasılığı çok yüksektir." Batı'da "Yargının masumiyet karinesi zorunluluğuna ne ölçüde uyduğunu belirlemek için" hazırlık soruşturmasının gizliliğinin kaldırılmasının, sivil toplum ve medya denetimine açılmasının tartışıldığı bir dönemde, Türkiye adalet sistemini masaya yatırmayı, yargısını şeffaflaştırmayı ve gerçekten bağımsızlaştırmayı, adliyelerinin duvarlarını cama dönüştürmeyi daha fazla erteleyemez. Hükümet ile TÜSİAD arasında sağlanan uzlaşmanın bu ivedi reform için yuygun ortamı oluşturacağını umuyoruz.
|