| |
AB kim, biz kim
AB Komisyonu tarama sürecinde "Yargı ve temel haklar" başlığını ilkbaharda açmayı planlıyor. Tanıtıcı toplantı 20-22 Mart'ta... Ayrıntılı toplantı ise 22-24 Mayıs'ta yapılacak. Ancak, Erdoğan'ın dünkü çıkışıyla harekete geçirilen dinamiklerden sonra AB'nin takvimi sürdürmesini beklemiyoruz..
"Bize göre katılımcı demokrasiden yoksun siyasal davranışlar, devletin sahip olduğu denetim gücüyle, ara kurumlarda geniş tahribat yapmış ve özgürlüğü büyük ölçüde kullanılamaz hale getirmiştir. Bize göre demokratik bir toplumda sivil toplum örgütleri büyük önem taşırlar. Sivil ve özgürlükçü bir ortamın oluşabilmesi ve bireyin devlet karşısında korunabilmesi buna bağlıdır." Bu cümlelerin sahibi Başbakan Erdoğan. 18 Mart 2003 tarihinde Meclis'te okuduğu 59'uncu Hükümet Programı metninden aktardık. Aynı Erdoğan, "Bireyi korumaya" kalkan bir sivil toplum örgütüne, "TÜSİAD bir sanayici ve işadamları derneğidir ve kendi ilgi alanı içinde değerlendirmeler yapmalıdır" diye çıkıştı. Böylece sivil toplum örgütlerine sadece meslek kuruluşları gözüyle baktığını, onların ülke sorunlarına karışmalarına, en azından taraf olmalarına katlanamadığını ortaya koydu. Daha üç ay önce aynı TÜSİAD'dan AB sürecine destek istediğini bile unutarak.
Vazife çıkarmak O kadarla da kalmadı, Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın davalarında "Bireyi korumaya" kalkanları savcılara ihbar etti. Böylece "Devletin sahip olduğu denetim gücüyle, hem ara kurumları tahrip etme, hem de özgürlükleri kullanılamaz hale getirme" tehlikesi yarattı. Erdoğan'ın çağrısını "Durumdan vazife çıkarma" kabul eden Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu da YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'ten TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mustafa Koç'a kadar, Aşkın davasıyla ilgili görüş bildiren, yazançizen kim varsa, hepsi için de inceleme başlattı. Herhalde Pamuk davasıyla ilgili eleştiriler, yorumlar için de aynı işlem yapılacak. Listede unutulmaması için biz de iki suç duyurusunda bulunalım: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk yargıcı Rıza Türmen, "Rektör Aşkın'ın tutukluluğu Avrupa hukukuna aykırı. Düzeltmek lazım bunu. Kanunla bir yere kadar oluyor. Daha çok uygulayıcı hakimlerin bakış açısıyla ilgili bir mesele " diyerek, Van 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi hakkında kuşkuların doğmasına neden oldu. Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç dün Orhan Pamuk davası için, "Fevkalade aleyhimize bir gelişme oldu. Türkiye için hiç iyi birşey olmadı. Şimdi mahkeme etmekten vazgeçerlerse, o zaman daha da beter bir durum. Öyle kendimizi köşeye sıkıştırdık ki! Benim kanaatim, hiç başlamamamız lazımdı, yanlış oldu" diyerek yargıya dil uzattı. Üstelik iki açıklamanın da yurt dışında (biri Strasbourg'ta, diğeri Moskova'da) yapıldığı, o nedenle suçun daha da ağırlaştığı unutulmasın!
Yargı ve diğer erkler Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanvekili Celal Altunkaynak geçen hafta pek dikkat çekmeyen bir demeç verdi: "Yargı üzerinde diğer erkler ve kurumlar baskı oluşturacak ise, bağımsızlığa ve hakim teminatına gölge düşer." Meğer Altunkaynak bu tür vahim gelişmelere karşı uyarıda bulunuyormuş. Erdoğan'ın açıkça yargıya baskı anlamına gelen çıkışı ve onu izleyen gelişmelerin AB ile ilişkileri sonucu kestirilemeyecek ölçüde gereceğini söylemeye gerek var mı? Zaten sinyalleri gelmeye başladı: "Türkiye'nin resmi çizgiye karşı duranları cezalandırma ve hapse atma gayretleri beni, bu ülkenin AB'ye üyelik müzakerelerine başlamasına karşı çıkmakta haklı olduğuma ikna etti."(AB Komisyonu eski üyesi Frits Bolkenstein) "TÜSİAD'ın eleştirileri gayet yerinde. Türkiye, AB sürecine devam etmek istiyorsa, yargı sistemindeki aksaklıkları gidermeli. Başbakan'ın eleştiriler üzerine suç duyurusunda bulunması endişe verici." (SABAH'a konuşan üst düzey bir Avrupalı kaynak) Orhan Pamuk'un "The Times" gazetesine anlattıkları (onun için de dava açılır mı dersiniz) doğruymuş: "Türkiye'de reformlar kozmetik. Sadece göz boyamak için..." Son zamanların en hüzün verici, en kaygılandırıcı günlerini yaşıyoruz. Daha kötüsü karanlık bir tünele girmek üzereyiz.
|