Sezer yakınlaşırken...
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi'nin (YİK) yıllık olağan Ankara toplantısında, geçen yıldan bu yana değişen çok şey vardı. Öncelikle, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, işadamlarına geçmişin tersine hükümetten daha sıcaktı. Nitekim, Nisan 2002'de çıktığı Letonya, Litvanya ve Estonya'yı kapsayan gezisinde, "Yurtdışı yatırımlarımıza yardımcı olun" diyen işadamlarına Sezer şu yanıtı veriyordu: "Ben sizin iş takipçiniz değilim..." Sezer, bu tavrını düne kadar da tavizsiz korudu. İşadamlarına hep bir kol mesafesinde durdu. Veya, kendisinden önceki cumhurbaşkanları Süleyman Demirel ve Turgut Özal kadar yakın olamadı.
Sezer farkı TÜSİAD'ın dünkü toplantısında ise onur konuğu olarak farklı bir Sezer vardı. Öncelikle, yapısal reformların gerçekleşmesinde TÜSİAD'a da görev yükledi. Hatta, yapısal reformların gerçekleşmesi için TÜSİAD'ın da TOBB, sendikalar, TİSK gibi sivil kuruluşların içinde bulunduğu Ekonomik Sosyal Konsey ile birlikte seferberlik ruhu içinde hareket etmesi gerektiğini söyledi. Konuşmasının ağırlıklı bölümünü oluşturan Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecine ilişkin görüşlerini sıralarken işadamlarına övgüsünü de esirgemedi. Ayrıca AB ile ortaya çıkan son günlerdeki gerilimi de yumuşatmaya çalıştı. Cumhurbaşkanı'nın konuşmasında sadece işadamlarına övgü yoktu. Ekonomideki başarısı dolayısıyla hükümete de takdir vardı. Teşvik Yasası'nda olduğu gibi kabinenin içinden de gelen bazı benzer uyarılarda bulundu. Bunun yanı sıra ekonomik politikaya olan desteğini de ortaya koydu. Aktarıldığına göre, basına kapalı bölümde seçim barajının yüzde 10'dan aşağı indirilmesi konusunda da hükümetle paralel görüş sergiledi. Barajın yüzde ondan, sekize inebileceğini, çok daha aşağı inmesini doğru bulmadığını bildirdi.
Hükümetin tavrı TÜSİAD'a karşı hükümetin tavrı ise Sezer'den çok daha radikal bir dönüş sergiliyordu. Geçen yılki YİK toplantısında, şeref konuğu Başbakan Erdoğan'a özellikle ekonomi ve AB sürecindeki çabalarından dolayı büyük destek verilmiş, övgüler dizilmişti. Hükümet de TÜSİAD'a aynı sıcaklıkta yaklaşmıştı. Bu yıl ise Erdoğan kadar bakanları da TÜSİAD'a cephe almıştı. Toplantıda, bırakın kabinenin diğer üyelerini, ekonomiden sorumlu bir tek bakan yoktu. Oysa, TÜSİAD'ın en yetkili iki ismi Ömer Sabancı'nın da Mustafa Koç'un da hükümete dönük yaklaşımları sert değildi. Hele ki, kendisine yakın birinin söylemiyle, "kılı kırk yarıp, boğazındaki dokuz düğümden geçirdikten sonra konuşan" Ömer Sabancı'nın sözlerinde hükümeti büyük oranda rahatsız edecek söylem yoktu. TÜSİAD'ın geçmişteki başkanlarının da yaptığı gibi, "acımasız olmayan, olumlu gelişmelerin altını çizip, yapılması gerekenleri de sıralayan" bir tavır sergiledi. Bu üsluba karşı hükümetten gelen yanıtlar ise bir zamanlar kendisine karşı bildiri yayınlayan TÜSİAD'a, Ecevit Kabinesi'nin gösterdiği yaklaşımını andırıyordu. Seçim Yasası'nın değişmesi gerektiği AK Parti yönetimince dile getirilirken, Sabancı'nın buna destek verir sözleri bakanlar tarafından, "Samimi değil, bizi seçim kündesine getirmek istiyorlar" diye yorumlanıyordu. Kendisine karşı çıkanların dahi, "tutukluluğunun uzaması yanlıştı" dediği Rektör Yücel Aşkın'a ilişkin Mustafa Koç'un benzer söylemde bulunması dahi farklı algılanıyordu. Bir süredir hükümetin hücrelerine sinen "şüphecilik, alınganlık" dün en üst düzeyde ortaya çıkıyordu.
|