| |
Bir Hyundai hikâyesi
Sıcak gündem "Hyundai." Güney Koreli otomotiv devi Hyundai Türkiye'de yatırım yapacak mı?.. Yoksa Hyundai'yi "Çekler'e mi kaptıracağız?" "Türk'ün aklı sonradan gelir" misali, bu konuyu konuşmakta da hayli geciktik. Ve "yumurta kapıya geldi, kıvranmaya başladık."
Bu yılın sonbaharıydı... Çek Cumhuriyeti'nin Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Martin Jahn Türkiye'ye gelmişti. "Özel bir ziyaret" için. Türkiye Genç İşadamları Derneği'nin (TÜGİAD) konuğu olarak. Martin Jahn ile TÜGİAD Başkanı Murat Saraylı'nın evinde buluşmuş uzun uzun konuşmuştuk. Bize "Hyundai'yi... Yabancı sermayeyi" anlatmıştı. Yazmıştık (3 ve 4 Ekim 2005).
Martin Jahn, 35 yaşında. "Avrupa'nın Genç Liderleri" platformundan. 1998'de Sosyal Demokratlar iktidara gelince "kapitalsiz kapitalizm olmaz" demişler. Yabancı sermaye ile ilgili "en üst kurumun" başına 28 yaşındaki bir genci getirmişler. O genç, şimdi Başbakan Yardımcısı olan Martin Jahn.
Martin Jahn, Ankara'da, bir sonbahar akşamında bize anlatmıştı ki... * 5 yıl boyunca Doğu Avrupa'ya gelen yabancı yatırımcıları Çek Cumhuriyeti'ne ben çektim. * Dedim ki, ülkemi Doğu Avrupa'nın otomotiv üssü yapacağım. * Toyota ile müzakereleri bizzat yürüttüm. * Toyota, Citroen, Peugeot'yu anlaştırdım... Ortak fabrika kurdular... 3 marka üretiliyor... Yılda 300 bin otomobil. Volkswagen ile Skoda'yı bir araya getirdim... Bütün görüşmelere katıldım... Yılda 500 bin araç üretiliyor... 2 yıl içinde 700 bine çıkacak.
28 yaşında "Yabancı sermaye işlerinin" başına getirilen Martin Jahn, daha sonra "Meclis dışından Başbakan Yardımcısı" yapılmış. Gelecek yıl seçim var. Bütün partiler ona kapıyı açmışlar. "Bize gel" diye.
Ankara'da buluştuğumuzda Martin Jahn "Kore'den geliyorum" demişti: - Hyundai ile konuşmaya gittim... Uzun uzun görüştüm... Onlara her kolaylığı göstereceğim... Çek Cumhuriyeti'ne gelmeleri için elimden geleni yapıyorum... Gelecekler... Yılda 300 bin otomobil üretecekler. "Şaka ile karışık" sormuştuk: - Hyundai ile görüşmeleri bizzat yürütmek Başbakan Yardımcısı'nın işi mi? Gülmüştü: - Doğru söylüyorsunuz... Bunu Başbakan yapmalı... Ama unutmayınız, ben Başbakan adına hareket ediyorum... Kore'ye Başbakan yetkisiyle gittim.
Martin Jahn'a "teşvikleri" sormuştuk. "Bir sürü teşvik" saymıştı. Ve sonunda şöyle demişti: - Yerli sanayiciye iş ve ülkemin insanına istihdam sağlayan yabancı yatırımcıya öncelik tanıyoruz... Bütün teşvikleri sağlıyoruz... İstediği yerde, bedava arsa... Altyapı... Ne isterse...
Biz "daha yeni yeni" uyanıyoruz. "Hyundai'yi Çek'lere kaptırmasak" diyoruz. İnşallah kaptırmayız.
Martin Jahn'ın yaptıklarını bizde bir siyaset adamı yapsa, yabancı yatırımcılarla görüşmeleri bizzat yürütse, "gideceği yer Yüce Divan'dır."
Özelleştirme ve yabancı sermaye konusunda "siyasette, bürokraside, yargıda bir konsensüs... İnanç birliği... Ortak heyecan... Martin Jahn kararlılığı" görebiliyor muyuz? Evet mi, hayır mı?
Martin Jahn "istediğiniz zaman arayın." Diye telefonlarını vermiş, Murat Saraylı ile bizi ülkesine davet etmişti. Şimdi "arayıp" ya da "gidip" ne diyeceğiz ki?..
|