| |
|
|
Meğer ikinci bir ihtimal daha varmış...
Safiye Ayla'yı "Kalplerden Dudaklara" albümünde dinliyorum... Ne müthiş bir sesi varmış. Her dinlediğimde şaşırıyorum. Safiye Ayla'yı dinlerken Osman Nihat Akın'ın ölümsüz Nihavent şarkısına da takıldım. "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin/ Söyle canım ne dersin/ Vuslatın başka alem, sen bir ömre bedelsin" Hatırlıyor musunuz bilmem. Can Yücel "Olmak ya da olmamak" diye bildiğimiz Hamlet'teki "To be or not to be"yi, "Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin" diye tercüme etmişti. Aslında ben bugün siyasi içerikli bir yorum yazmak için oturmuştum masamın başına. Çünkü kaç gündür aklına ve fikrine güvendiğim kim varsa "Başbakan Erdoğan niye böyle garip davranıyor" sorusuna cevap aradıklarına tanık olmaktayım. Bu soruları şakayla geçiştirip, mesela şöyle cevaplar verdiğim de oldu: - Başbakan Erdoğan demokratik rekabete inandığı için ve dişine gelir bir muhalefete rastlayamadığı için, kendi kendine muhalefet ediyor. Bir yandan iktidarı temsil ediyor, bir yandan da gündemi karıştıracak muhalif çıkışlar yapıyor. Amacı muhalefeti de Deniz Baykal'dan daha iyi yapabileceğini kanıtlamak. Dün Hürriyet'te İlter Türkmen'i okurken, kendi kendime meğer "Bir ihtimal daha var"mış dedim. Türkmen "Başbakanın Çelişkileri" başlığı altında şöyle yazmıştı: - Başbakan'ın AB'ye karşı çıkışları, müzakere sürecinde gözlemlenen yapısal zaaflar ve liderlik gevşekliği, ister istemez AKP'nin türban davasından sonra AB'ye küstüğü ve üyelik sürecine artık eski önceliği vermediği izlenimini doğuruyor. Bu gözlem umarım doğru değildir. Üyelik sürecinin sonunda referandumlarda Türkiye'nin AB'ye katılmasının reddedilmesi başka, sürecin daha bu aşamaya varmadan kopması başkadır. Böyle bir kopmanın Türkiye için kısa ve uzun vadeli politik ve ekonomik sonuçları son derecede ciddi olur. Bütün bunların üstüne Safiye Ayla'yı dinlemeye devam ettim. "Hastayım, yalnızım" diyordu eski plakta...
|