| |
|
|
Hekimlerden de yanıt var
"BEN pediatri uzmanı Dr. N. Kurtaş'ım. Önceki gün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve orada babalarını yitiren acılı aile yazınızın girişini okuyunca yanıtınızı çok merak ettim. 'Sansasyonel mi, gerçekçi mi olacak?' diye okumayı sürdürdüm. Acılı ifadeye karşı buz gibi görünen ama muhteşem gerçekçi yaklaşımınızdan dolayı kutlarım.
Haberler Sağlık alanında her gün, her gazetede en az iki haber, genelde hekimlere karşı suçlayıcı ve küçük düşürücü, sorumsuzlukla itham eden yazılar görüyoruz. 'Yoğun bakım imkanı yok', 'Kuvöz yok', 'Hastane kapılarında gezdirilirken öldü' şeklinde yazılar bunlar.
Moral sıfır Bu şartları, imkansızlıkları, fizik koşullarının yetersizliğini, zorunluluk olarak ve ancak aylar sonrasına verilen randevuları, aynı yatakta 2-3 hastanın yatmasını, günde 20-25 yerine 50-100 hastayı muayene etme gerçeğini yaşayanlar biz hekimleriz. Bunlar moral olarak yıkıyor bizi. Koşulların düzelmesi, en önce biz hekimleri mutlu edecektir. Lütfen sebeplerini araştırmadan sonuçları haber yapmayın. Bu arada size numunelik bir olay anlatacağım.
Doktorlara kim saldırdı? Geçen hafta, Bursa Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi'nde akciğer kanseri nedeniyle ölen yurttaşın yakınları hastaneye saldırdı. 5 sağlık çalışanını ve iç hastalıkları uzmanını dövdüler. Bursa gazetelerinde yayınlandı. Okuyanların bazıları 'Hak etmişlerdir, dövsünler tabii!' demiş olabilir.
Aslı faslı ne? Olayın aslını bilen meslektaşlarımız ise şöyle anlattılar. Hastasını yatıran ailenin arzusu şuydu; 'Akciğer kanserinden büyük acı çeken hastamız tıbben kurtulma umudunu yitirdiğinde ona çok fazla dokunmayın. Daha fazla acı çekmesin, rahatça ölsün.' Hastanın durumu daha da kötüleşince iç hastalıkları uzmanı elbette ailenin duygusal yaklaşımını değil mesleki sorumluluklarını yerine getirmiş ve son bir umutla kalp masajı vb. müdahalelerde bulunmuş. Ardından; 'Vay sen misin müdahale eden' feryatları ve dayak. Yorum sizin ve kamuoyunun Savaş Bey."
|