| |
Terör ve zorunlu göç
MGK, 29 Aralık'ta yapacağı yılın son toplantısında terörle mücadelede yeni önlemleri ele alacak... Bir de Türkiye'nin yüzleşmekten kaçındığı bir konuyu: Zorunlu göç. Ancak bu soruna şimdiye kadar olduğu gibi yalnızca güvenlik açısından yaklaşılırsa, yine kalıcı ve gerçekçi çözümler üretilemeyecek..
3 ay önce yoğun tartışmalara yol açan terörle mücadelede yeni önlemler paketi yine gündeme geliyor. MGK'nın yılın son toplantısında görüşeceği pakette "Teröre destek veren kişi ve kuruluşlara sert yaptırımlar" içeren düzenlemelerin yer alacağı belirtiliyor. Adalet Bakanlığı'nın üç ay önce yaptığı, 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nda değişiklik öngören üç seçenekli çalışmada da benzer önlemler vardı. Ancak başta iktidar partisi olmak üzere birçok çevreden yükselen "Bu taslak devlet ile milleti karşı karşıya getirir", "Tedbirler sıkıyönetim dönemini hatırlatıyor" eleştirilerinden, hukukçuların ise "İstenen değişiklikler zaten yeni Türk Ceza Kanunu'nda var" uyarılarından sonra hazırlıklar rafa kaldırıldı. Anlaşılan şimdi Terörle Mücadele Yasası yerine Türk Ceza Kanunu'nu değiştirme seçeneği benimsendi. MGK'dan bu tercih doğrultusunda TCK'nın 302, 307, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 316, 320 maddelerinde ya da enazından birkaçında değişiklik önerisi çıkarsa, bizim için sürpriz olmayacak. 29 Aralık'taki MGK gündeminde çok önemli bir konu daha var: Terör nedeniyle ya da sonucu göç. Bu göçle büyük kentlerde oluşan düşük gelirli grupların ciddi gerginlik potansiyeli yarattığı ifade ediliyor. Sanırız, Fransa'daki banliyö isyanı zihinlerde iz bıraktı. Türkiye'nin toplumsal dokusunu onarılamayacak biçimde parçalayan zorunlu göçle ilgili olarak son zamanlar iki kapsamlı araştırma yapıldı. İlkini 2003 sonunda TMMOB (Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odaları Birliği), diğerini ise 1.5 ay önce TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı). TMMOB raporunda 19841999 döneminde 3 milyon kişinin iradesi dışında göçe zorlandığı ifade ediliyor. TESEV bunu yüksek buluyor ama "Eldeki veriler bir sayı belirlemeye yeterli değil" gerekçesiyle tahmin yapmıyor. Haberler doğruysa, MGK rakamı TMMOB ve sivil toplum örgütlerinin iddialarının da üstünde: 5 milyon kişi! Tabii, göç sonrası doğan çocuklar da dahil.
İki taraf da mutlu değil Göç nedeniyle büyük kentlerde ciddi gerginlik potansiyeli oluştuğu kaygıları doğru. TMMOB'nin raporuna göre, büyük kentlerin yerli halkları göçle gelenleri "Tehlike kaynağı" ve işsizliğin, gecekondulaşmanın, çevre tahribatının sorumlusu görüyor, yarısından fazlası onlarla iletişim kurmayı reddediyor. Göç kurbanları da kabul edilmemekten, potansiyel suçlu muamelesiyle karşılaşmaktan, iş bulamamaktan yakınıyor. Soruna yalnızca güvenlik dürbünüyle bakmaya devam edilirse, bu uçurumun daha da derinleşmesi kaçınılmaz hale gelebilir ve Türkiye bugüne kadar konuşmaktan kaçındığı bu toplumsal yarayla çok daha trajik koşullarda yüzleşmek zorunda kalabilir. Çözüm? TESEV'in de önerdiği gibi, konuyu güvenliğin yanı sıra "insan hakları" açısından da ele almak. Bu yaklaşımın gerektirdiği siyasal, ekonomik ve sosyal önlemleri içerecek esaslı bir paket için kolları sıvamak. Hem yerlerine yurtlarına döneceklerin, hem de kalmayı tercih edeceklerin rehabilitasyonunu amaçlamak. Çünkü, milyonlarca kişi yıllardır tarifi imkansız bir travma yaşıyor. Ancak yine TESEV'in de vurguladığı gibi, "Kürt sorunu"ndan ayrı düşünüldüğü ve o soruna çözüm üretilmediği sürece, en kapsamlı paketler bile düşkırıklığıyla noktalanabilir. Elbette Anayasa çerçevesinde, "Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak" ilkelerine bağlı, demokratik bir çözümden söz ediyoruz. Yani çağdaş bireysel haklardan...
|