VIP davalar!
İnsan huzursuzlaştıkça huysuzlaşıyor da. Kıpır kıpır isyan hali, kim bilir, belki de "vıdı vıdı" getiriyor. "Her türlü iktidarı sorgulama" dürtüsü, "muhalifliğin iki yüzlülüğü" ile muhalefet biçimlerinin içindeki tahakküm ve hiyerarşileri de sorgulatıyor.
Nasıl duygulandım... Bir yığın köşede nasıl da güzel güzel "İki dava" yazılmış. "Atatürkçü ve aydınlık güçler", hakikaten "tutuksuz" yargılanabilecekken "içeri" ye atılan Van Rektörü'nün arkasında saf tutmuş... "Demokrat güçler", hakikaten bu çağda düşünce ve ifade özgürlüğü ile alay etmek manasındaki davada yargılanan Orhan Pamuk' un. Esas önemlisi ise, "iki dava" diye yazıp aynı anda ikisine de hassasiyet beyan etmek; "Batıcılık" ını, Avrupalılığını böyle hem medeniyet, laiklik, devlet ve rejim cephesinden, hem de Batı'nın çok önemsediği "demokrasi" meselesinden çifte kavrulmuş kanıtlayabilmek. Mağdurları, zanlıları, özellikle arkadaşı intihar eden ve kalbi tekleyen Rektör Aşkın alınmasın elbette... Lakin, bunlar sahip çıkıp destekleyenlerin kimileri açısından "elit davalar". Bir nevi "lüks tüketim". Bu davalarla ilgili olarak yazmadın mı adeta ayıplanırsın kimi çevrede. Bu davalarla ilgili "muhaliflik" kalpten bir şey olmaktan çıkıveriyor bazen; kendi seçkinliğini kanıtlamanın, kendi cesaretini, entelektüelliğini teşhir vaziyetini alıveriyor. Bu davalar, adeta bir "cemiyet faaliyeti". Bu davaların sanıkları, mağdurları "sembol" haline geliyor ve birçok kişinin kendi kendilerini sunuşunda kendi "şıklıkları" nın aksesuarına dönüşüyor. Bir insan bir başka insanın kelepçelenmesine, tutuksuz yargılanabilecekken hücreye tıkılmasına, daha masum sayılırken suçlu muamelesine maruz kalmasına, "iki ay boyunca hakim karşısına çıkmaması" na, hastayken dahi mahkum gibi tutulmasına... Yahut düşüncelerinden, eleştirilerinden, şu hayatta inandıklarından ve inanmadıklarından, aykırılıklarından ötürü yargılanmasına karşı çıkmak için... Onun "makamını, şöhretini, dış desteğini, iç desteğini, statüsünü, entellektüel kıymetini" mi önce önemsemeli. Yani, vicdanımız, ilkelerimiz; hukuktan, demokrasiden, suç ve cezadan ne anladığımız ancak böylesi "kült davalar" söz konusu olduğunda mı sahne alır? Sıradan, adi, pis işlere bulaştırmayarak temiz tuttuğumuz narin ellerimiz ile "VIP davalar" a sakladığımız yüreklerimiz, "Batı ne der?" diye titreyen kalplerimiz... Başka mahkûmiyetsiz tutuklulukları, başka hücreleri, başka "yıllarca davası bitmeyen" ve mahkum olmadan mahkum gibi muamele görenleri, bir tek bildiri yüzünden "terör örgütü üyeliği" nden içeride tutulanları, beynin ve bedenin fonksiyonlarını eriten hastalıkla kıvrandıkları halde Adli Tıp marifetleriyle içeride ve tecritte tüketilenleri, delik deşik cesetlerinin morg fotoğrafları ellerine ulaştığı halde "Cezaevi operasyonları" nda öldürülenlerin nasıl öldüğüne dair sessizliği hiç tınmadan... Hakikaten temiz mi kalır; hakikaten yürek midir; kalpler kalp mıdır? Daha mahkum olmamış, bir can bile yakmadan "terörist" sayılmış ve davaları ile tutukluluğu "yıllarca" süren, bu arada kendini öldüren yahut öldürülüveren, eriyen ve tükenen ve ölümüne ıskartaya çıkarılan o kadar çok çocuğu var ki bu ülkenin. Onlara dokunursa ellerimiz ve teğet geçerse yüreğimiz; çok çok kirleniriz! Oysa, "VIP davalar" biçilmiş kaftandır. "İki dava" birden yazdın mı, destekçin de, insanlığının sınırlarını ve ikiyüzlülüğünü sorgulamadan helal olsun diyen de bol olur!
Müsaadenizle, insanın midesi bulandığında böyle sinirli oluyor, böyle sinir oluyor işte! İktidar oportünizmi, iki yüzlülüğü malum da, muhalifliğinki, sözde insanlık gösterilerininki daha beter tiksindiriyor.
|